Yorgunum çok yorgunum. İnsanlarla konuşmayı bıraktım. İstediklerini istedikleri şekillerde anlasınlar. Çok yorgunum ve hayat çok kısa. Hayat insanları anlamak için ve insanları bir şeyleri anlatmak için çok kısa. Batı kafasındayım artık. Her şeye ”banane” deyip geçiyorum. Sanki benim derdim bana yetmezmiş gibi bir de insanlar bana dertlerini anlatıyorlar. ”Banane” deyince beni suçluyorlar. Suçlarlarsa suçlasınlar umursamıyorum. Hayata bir kere geliyorum ve başkalarının saçmalıklarını dinlemek için çok kısa…
Yoruldum hem de çok; insanlardan, hayattan daha birçok şeyden. Hayat neden bu kadar zor? ya da neden bütün kötülükler benim başıma gelmek zorunda?
İnsan neden yaptığı hataların bedelini bu kadar ağır öder ki?
Hatalarımızın bedelini ömrümüzle ödemek zorunda mıyız?
Yıldım ya… Bazı insanlar yaptıkları hataların bedelini hiçbir zaman ödemezler ama ben ödemek zorundayım. Şans işte. Hayat herkese adil davranmak yerine bazılarımızı hayata küstürmekle meşgul.
En sevdiğimizi yaptığımız hatalar sonucunda kaybettiysek bu ağır bir yenilgi değil mi bizim için?
En sevdiğim en değerlim artık en yabancım bana. Bana öyle uzak ki. Ona uzaktan bakmak bile canımı çok yakmakla kalmıyor beni küle çeviriyor. Çünkü bu hikayede yanan taraf bendim ve olan bana oldu. Şimdi gel desem beni yakana… Gelir miydi? Hiç sanmam. İşte hatalarımızın bedeli; en sevdiğimiz tarafından terk edilmek.
Onu çok özlüyorum hem de çok. Geri gelmeyeceğini bildiğim halde hayal kuracak kadar çocuk hissediyorum kendimi. Boğulacakmış gibi ama o beni kurtaracak düştüğüm denizden. Çıkmaz sokağa girdiğimde o beni kurtaracak çıkmaz sokağın karanlığından.
Hayattaki tek yegane amacım. Özlüyorum onu. Hayatımda sadece sen istiyorum çok mu? Sadece beni sen sev zaten beni hiç kimse sevmedi ki. Belki sen seversin sandım sen de yağmur damlaları gibiydin savuşturup geçtin yanımdan.
Ve hayat sana her zaman tipi gibi acımasız davranacak. Seni önce üşütecek sonra da seni kendisine tutsak edecek.