yine bir akşamüstü yürüyorum gün batımına doğru.. ılık rüzgar benimle, pinhani’den dön bak dünyaya şarkısı benimle, denizin kokusu benimle. kaliteli bir birliktelik. etrafıma bakınasım gelmiş olacak ki kalabalık içinde tek başıma yürüdüğümü fark ettim. peki insan yalnız olmayı tercih mi eder?
“Yalnız kaldıysan
Kalkıp pencerenden bir bak
Güneş açmış mı?
Yağmur düşmüş mü?
Dön bak dünyaya…”
her yıl farklı insanlarla tanışıyoruz ve yaşımız ilerledikçe tanıdığımız insan sayısı artıyor. bazılarının acılarını biliyoruz, bazılarının mutluluğuna ortak oluyoruz, kimisi için endişeleniyoruz, kimisi için gözyaşı döküyoruz. duygusal olarak bir şekilde bağ kuruyoruz aslında hayatımızdaki insanlarla hatta neredeyse hepsiyle. ne garip ki ne kadar yaş alırsak o kadar yalnızlaşmak istiyoruz. çünkü düşünmek için yalnız kalman gerekiyor, sevmek için, sevilmek için, kırılmak için, karar vermek için, heyecanlanmak için, ağlamak için, hayal kırıklığı yaşamak için yani kendin olabilmek için yalnız kalman gerekiyor. insanların senin hayatında yarattıkları etkilere tepki verebilmek, insanlarla ilişkilerinin geleceğini irdelemek yalnızlığı gerektiriyor aslında. yani diyebiliriz ki hayatın bu ters orantısı bizi her yerde buluyor bir şekilde.
yalnızlaşıyor muyuz yoksa büyüyor muyuz derseniz bence cevabım çok açık. 23 yaşındayım ve yavaştan yalnızlıkla bir bağ kurmaya başladık…