Sahte suratların altındaki ağlayan tanıklar… yürüyen adımların ardında” geri geri” diye yankılanan sesler,Dar geçitlerle dolu yeraltı tünelleri, Senmisin derdimi anlayan hain dolu bakışlar…Katlettim ruhumu kilitleyen kafesleri,Şehrin inlerinde duyulmayan çığlıklar ya da duyuldukça duymaz gibi davranan sağır katiller, seslerini duyurdukça aşağılanan hayali hakimler, yağan yağmurların altında yanan kırmızı ışıklar, karalanan defterlerin hiç olmadığı kadar beyaz olması,Senmisin iyimisin diye soran şüphesiz diller? Kimsin sen karanlığımda boğulan destekçim? Daha yeni açan tomurcuğun üzerine düşen kar,beyazdan mora çalan manolyalar, yağmurun ardından gülümseyen toprağın kokusu, kelepçelenen masumun ahı,Çürük tahtaya çakılan paslı çiviler,Senmisin derdini örten methiyeler?
Varmısın yokmusun bu hayatta saklanan günlükler, şairlerin dillerinden canlanan senaryolar, sıfırdan sona yaklaşan kabusların gürültüsü, yeniden açmaya varmısın?
Büyülü sözlerin ardındaki saklanan vahşetler… Ağzına dolanan yılanlar,Zehri her tarafa yayılan ah çekilen öğütlerin katli,Senmisin sebebi ahım?hududları belirlenen oyuncak köleler… hakken batıla dönen sözler,sahiden bu senmisin diyen ikiyüzlü suretler? gökyüzünde beliren işaretler…Hani nerde diyen hiçler? tükenen kelimelerin dağınık kareleri, Sahiden varmısın diyen cevapsız derin sular…