Harcadığımız emek karşılıksız kaldığında zamanımıza yazık mı olur?
Yoksa tecrübe oldu diyerek alıp kabul ettiğimizde o zaman kavramının ağırlığını hafifletmiş mi oluruz?
Zaman… İşte o büyülü kelime… Kocaman ama küçücük, hayatımızı sığdırdığımız uçsuz bucaksız ama sınırlı, çabucak biten bir kelime…
Kimlere harcıyoruz zamanımızı ya da nelere? Bizi sevenlere mi üzenlere mi? Bizi hak edenlere mi etmeyenlere mi? İşimize mi? Ailemize mi? Acılarımıza mı? Umutlarımıza mı? Hayallerimize mi? Aşık olduğumuz o büyülü insana mı?
Yoksa kendimize mi?
İşte bu soruya verdiğimiz cevap hayatımızı özetliyor adeta. Biz neye en çok zaman harcıyorsak sadece onun için mi yaşamış oluyorduk?
Sanırım evet.
Ne için, kim için mücadele edersek, en çok ne için, kim için zaman ayırırsak dönüp baktığımızda sadece onun için yaşadığımızı görürüz.
Zaman, hayattaki danslarımızın süresi değil midir?
İnsan en çok kendine zaman harcamalı belki de, dönüp baktığında kim olduğunu görebilmek için, yaşadıklarının ruhundaki yerini, bıraktığı acının izlerini görebilmek ve ayağa kalkabilmek için.
Hayatımızdaki dansların yıldızlar kadar eşsiz olması dileğiyle.