00:00 çevrimiçisin. 3 saat önce yazdıklarıma cevap vermeni bekliyorum. Yine saçma bir tartışma oldu evde. Artık bıktım, kendime bile tahammülüm yok. Saçma şeylerden dolayı sürekli insanların kırılmasından yoruldum. Anlayışsızlıklarından, saygısızlıklarından…
İşte beni mutlu eden tek şeye yöneldim. Gururumu ezip geçtim, seni bekliyorum. Evet bu kez ben bekliyorum, bu kez ben acı çekiyorum. 4 saat olacak neredeyse, sen yazana kadar bekleyeceğim dedim kendi kendime ama uyumam gerekiyor çok düşünmemek için. Uyumam gerekiyor delirmemem için. Uyumam gerekiyor insanları hatırlamamak için. Uyumam gerekiyor bu sefer ölmek için.
2 gün geçti hala bir gelişme yok. En azından son bir kez teşekkür etsen senin için önemli olana her gün saatlerimi verdiğim için son bir kez…
Ama anlıyorum seni de. Kırılmanın nasıl olduğunu her seferinde yaşatıyorsun bana. Öyle olunca insan bir daha yüzünü görmek istemiyor. İşte şimdi seni daha iyi anlıyorum. Benim duygularımı anlamanı bekleyemezdim ama en azından hissedebilirdin ben seninkini hissettiğim gibi. Verdiğim cevabın doğru olmadığını hissederek keşke sonuna kadar savaşsaydın. Senden bunu bekledim. Yine beklentiler, yine hayal kırıklıkları…
Sana göre değildi pes etmek, hem de hiç. Benim tanıdığım kişi değildi bunu yapan. Ama olsun, varsın, hayattasın o da yeter. Cevabını çok merak ettiğim bir soru var son kez.
Neden seven iki kırık kalp birleşemediği gibi de ayrılamıyordu birbirlerinden, neden?
Kalp midir insana sev diyen, yoksa yalnızlık mıdır körükleyen?
Sahi nedir sevmek, bir muma ateş olmak mı yoksa yanan ateşe dokunmak mı?