Bu kadar nefret etmeli miydi kendinden. Her şeyden kaçıp küçük bir çocuk gibi sığınamazdı her seferinde maviliğe. Yeniden gelmişti korktuğu kıyılara. Ayakları ne kadar geriye doğru gitmeye çalışsa da bir güç ileriye itekliyordu bedenini. Ne düşünüyordu ki. Kaçabilir miydi benliğinden? Olduğu kişi onu mutlu etmiyor muydu yoksa? Geldiği kıyıda çömeldi yaradan gözükmeyen dizlerinin üzerine. Rüzgardan dağılan saçları pek umrumda değildi. Gözlerinden akan iki damlayı soğuktan titreyen elinin tersiyle sildi. Neden yapıyordu bunu kendine? Biliyordu nereye kaçarsa kaçsın kurtulamayacağını. Ne için çabalıyordu ki. Hayata dair bir amacı bile yoktu. Belki de vardı. Ama varsa bile olduğu durum yüzünden bilmiyordu. Gözlerini diktiği mavilik onu sakinleştiriyordu anlamadığı bir biçimde. Yorgun gözlerini etrafta dolaştırmaya başladı. Bir yerlere yetişmeye çalışan insanlar belki de hayatlarını bir hiç uğruna harcayıp gidiyorlardı. Kendilerine dair umutları yoktu. Acınası bir durum diye geçirdi içinden. Çıktığı karmaşa havuzuna girmesini sağlayan bir soru takıldı aklına. Hiç sevilmiş miydi? Sanmıyordu. Sahte gülümsemelerin dolu olduğu bu dünyada kimin duyguları sahiciydi ki. Anlayamıyordu. Bu kadar mı yaşanmayacak hale gelmişti dünya. Bu kadar mı bencilleşmişdi insanlar. Hayır olamazdı. Sahi içten bir gülümsemeyi bile ne zaman gördüğünü hatırlamıyordu. Bitmiş miydi her şey? Ölü ruhları taşıyan bedenler gömülmeyi bekliyordu sadece. Etrafa göz attı son kez. Sahici bir duygu görmek istiyordu son kez. Son bir ümit. Yavaşça ayağa kalktı. Hissizleşmişti. Titreyen dizleri ilerlemesine engel oluyordu. Gözlerinden akan yaşlar görmesini zorlaştırıyordu. Neden ağlıyordu? Yoksa tamamen hislerini kaybetmemiş miydi? Tenine çarpan soğuk su ona anlamadığı bir huzur veriyordu. Geçecekti her şey. Gözden kaybolurken ardında bir çift ayakkabı ve bir not bırakmıştı.”Ölü ruha sahip bir bedenin içinde olmak istemiyorum.”
Mavi
Subscribe
Giriş Yap
Yorum yapmak için giriş yapmalısın
0 Yorum