SANAYİ TAM OLARAK NEDİR:
Geçmişte ve günümüzde, birçok çocuk ailesi, özellikle babaları tarafından sanayiye verilmek ile tehdit edilir. Birbirinden farklı onlarca ürünün ya da arabanın sanayi sektörü bulunur. Babaların buradaki asıl amacı, oğullarına karşı acımasızlığı değil elbette. Olaydaki asıl amaç, çocukların derslerine daha düşkün olmaları. Tabi bu tüm babalar için geçerli değil. Bazı insanlığa fazla olan baba modellemelerinde, dersleri on numara olsa bile okuldan alıp, tamirci ya da depo, sanayi gibi yerlerde, evlatları adeta elmasa dönüştürmek varken, iyice yakıp kül ederek, ellerindeki kömürden de olmak istiyorlar. Elimde değil, her babayı çözemem, her babaya gücüm yetmez.
Ama en azından yazımı okuyan baba ve anne adaylarına seslenmek istiyorum analizime başlamadan önce.
ÖNCELİKLE:
Evladınızdan ümidi hemen kesmeyin. Önceliği eğitime de vermeyin. Sizin önceliğiniz, evladınızın “Kendini eğitmesi” olsun. Okulun bize öğrettiği şeyler gerçekten çok sınırlı. Ben halihazırda mezuniyetine az kalmış bir üniversiteliyim ve şimdiden başladım görüşme yapılacak yerlerin listesini oluşturmaya. Bize çok yük bindirmeden önce, ne kadar eğitimli olduğumuza -ki ben burada akademik olan eğitimden bahsetmiyorum- bakın. Kimseyi eleştirmek istemiyorum ama sabah akşam bilgisayar başında olan bir gençten, sosyallik, tüm gün kafe, AVM dolaşan bir akranımdan, yüksek not, dersten başını kaldırmayan bir öğrenciden de, güzel yemek yapmasını beklemeyin.
Yol göstermeden, yeteri kadar ilgilenmeden, bir köşede izleyip iki alkış tutacaksanız gidip amatör bir takımda teknik direktörlük yapın. Çocuklar sizin sermayeniz değil. Ellerinin altında internet denen bir avantaj var, ister kötü ister iyi yola düşmek, siz ellerinden tutup yolu göstermezseniz, tamamen onların kişisel tercihine kalıyor. O yüzden ben doğru bulmuyorum, kızına okulda geçirdiği günün nasıl olduğunu sormayan ebeveynin, kızın sevgilisi olduğunu öğrendikten sonra ki “Nasıl olabilir, bizden nasıl gizler.” Düşüncelerini. Demek ki sen ona, anlatmak isteyeceği kadar güven veren bir ebeveyn değilsin. Bu ister anne olsun ister baba. Zaten çoğu ilk anda karşı çıkıyor, karşılarındaki insanı tanımadıkları için.
Ya da aksine, kızları erken yaşta formalite evliliğine mahkum. Kendilerini ise doğrudan zengin ediyorlar.
Bu ve benzeri olaylardan ziyadesiyle nefret ediyorum.
Özgürlüğüne karıştığınız bir kız çocuğunun, özgürlüğünü sırf namından dolayı tanıdığınız bir ailenin ferdine, hatta daha da beteri, ailenin büyük bir ferdine teslim ediyor, ardınıza bile bakmadan “Oy kızım gelin olmuş.” Diye yalandan timsah gözyaşı döküp parayı yan cebinize koyuyorsunuz.
Erkekleri genç yaşta işe göndermeyin demiyorum, sadece 15-16 yaşlarındaki gençleri ben sanayilerde gördükçe çok üzülüyorum. En azından şanslıyım da benim gündelikçi olarak gittiğim yerlerde 18 yaş kuralı vardı. Gerçi bunu da sahte kimlik kullanarak çiğniyorlardı ama neyse.
Emin olun gençler için daha iyi işler var. Atıyorum kütüphane görevliliği, ya da internet kafe bakıcılığı gibi. Bunlara berber çıraklığı ya da daha az fiziki kuvvet isteyen ufak tefek işler de dahil olabilir. Evladınızı düşünün biraz! Genç yaşta ne gibi insanların arasında çalıştığını düşünün.
Hatta siz düşünmeyin ben sıralıyorum.
SANAYİLERDEKİ İNSANLAR:
Gençler ve yetişkinler olarak 2 farklı kategoride alt başlıklar altında bahsedeceğim.
GENÇ KESİM:
1-Çalışkan işçi: Genellikle lise üç, üniversite bir aralığında bulunan, okulunda dersle ilgili ve zeki, arkadaş ortamında biraz sessiz ve gençlerin lakabıyla “inek” olan işçi kesimi. Her fabrikada özellikle yazları bolca bulabileceğiniz insanlardır. Yaptıkları çalışma, aldıkları ücretin 2 katı denebilecek seviyede olur genelde. Okul da ya da çevrelerinde olan popüler, atılgan arkadaşlarının sayesinde bulmuşlardır burayı. Bir bilgisayar/konsol oyunu, test kitabı, roman/gelişim kitabı alabilmek için ceplerine harçlık koymaya gelirler buraya. İşin hakkını fazlasıyla, hatta gereksiz bir fazlalıkla verirler. Sürekli bir oraya bir buraya koşturur bunlar. Her fabrika da 4-5 çalışkan işçi olur. İyi ki de varlar ama birazcık da dinlenseler keşke.
2-Kaytarıcı: Dinlendikleri süre, çalıştıkları süreden fazla çıkarsa şaşırmayacağımız işçi kesimi. Hatta bunlara işçiden ziyade kaytarıcı demeyi tercih ediyorum ben. Çalıştığınız esnada, kolilerin arkasına, duvar köşelerine falan bakarsanız mutlaka görürsünüz bir iki tane bunlardan. Amaçları kolay yoldan para kazanmak olduğu için, zora pek gelemezler. Birkaç saat çalıştıktan sonra, yavaş yavaş ve hızlarını ağırlaştırarak çalışırlar. Aldıkları paranın çeyreğini hak ederler ve kesinlikle oradaki çoğu kişiye oranla daha az çalışmış olsalar da, gün sonunda daha fazla yorulduklarını iddia ederler.
3-Toplayıcı elemanlar: Fabrika için taşeron işçi toplayan gençlerdir, bunlar kaytarıcılar kadar işi aksatmaz, aksine daha göz önünde olmaya çalışırlar. Çünkü üstlerinde birçok kişinin sorumluluğu vardır. Az çalışanları uyarıp, çok çalışanlara dinlenmeleri gerektiklerini söylerler. Yani sadece elemanları toplamayla kalmaz, içerdeki elemanları da yönetirler. Atılgan gençlerdir, bu gibi yerlerde, geçici süreliğine çalışanlar arasında iyi bir yere geleceği neredeyse kesin olan gençlerdir. Parayı dağıtırken asıl ücreti hiçbir zaman vermezler. Az da olsa bir komisyon ücreti kırparlar. Sevilirler, sayılırlar. Biraz da sövülürler.
4-Muhabbetçi: Paraya acil ve hızlı bir şekilde ulaşmak isteyip, fabrikaya siyaset, futbol gibi muhabbetler konuşan, genelde üniversite öğrencisi olan ve kendisine sorsanız “Oldukça entelektüel olduğum için ilerde buralara uğramayacağım.” Gibi bir cevap verecek olan elemanlardır. Söylediğinin aksine entelektüel falan değildir. Olsa bile övündüğü kadar değildir. Kulaktan dolma ya da sosyal medya da öğrendiği bilgileri bu ortamlarda “Bilen yoktur.” Kafasında düşünüp satmaya çalışan gençlerdir. Kazandıkları parayı ya tatil de ya alkollü ortamlarda ya da AVM gibi yerlerde harcarlar. Sandığınız gibi kitap almazlar.
5-Kendi halinde: Fazla muhabbet kurmayan, normalde içine kapanık olmasa da, gereksiz olabileceğini düşündüğü samimiyetler kurmayı sevmeyen kesimdir. “Ne işim var burada.” Diye düşünmez. İşini yapar, parasına bakar ve istenirse yine gider. İlk kısımda bahsettiğim kısımda bulunan çalışkan kesime benzer bir çalışma oranına sahip olurlar. parayı da yine aynı şekilde ilk kesimdeki insanların harcadığı şekilde, kitap, kahve ve kıyafet gibi hem opsiyonel, hem de gerekli ihtiyaçlar için kullanırlar. Yine de onlar kadar saf olmadıkları için öyle durmaksızın çalışma gibi bir niyetle gitmezler çalıştıkları yere. Daha sakin, iyi ve dikkatli hareket ederler. Gerekli miktarda dinlenmeyi ihmal etmezler.
6-Kankalar: Okulda, mahallede ya da herhangi bir yerde daha önceden tanışmış olan, 2 veya daha fazla elemandan oluşan kesimdir. Birlikte hareket ederler, kaytarırken beraber, çalışırken yakın yerlerde olurlar. İşin hakkını verir, arada da gündelik olayları konuşurlar.
7-Ağır abi: Arıza yaratma müptelası. Klasik bir mahalle serserisi. Ya da kaba bir tabirle apaçi/keko diyebiliriz kendilerine. Parayı genelde playstation kafe, sigara ya da ilişki işleri için isterler. Tabi ağır abi oldukları için, daha doğrusu öyle hissettirmeye çalıştıkları için kimseye söylemezler bunları. “Aileme yardım etmek için buradayım, para herkesin ihtiyacı.” Gibi standart bahaneleri vardır orada bulunmak için. Pek sevilmezler. Hatta çalışkan ve kendi halinde olan kesim, bunlardan biraz tırsar. Diğerleri de kıl olur. Yardım dahil istenmez bu ağır abilerden. Ters ters bakıp, serseri olduklarını her halükar da hissettirirler çünkü diğer elemanlara.
YETİŞKİNLER:
1-Detaycı: Gençlerden daha sıkı çalışan, işin önemli detaylarına özen gösteren, kaytarmalarına fırsat vermemeye çalışan, bilgili ve tecrübeli elemanlardır. Sıkı çalıştıkları için azarlamaya pek vakitleri kalmasa da gençleri komuta etmekte diğerlerinden daha iyidirler. Bu tarz elemanlar genelde kadrolu olanlardır.
2-Ürkek&Kültürlü işçi: Sessiz sakin, günü bitirip oradan ayrılmanın peşinde olan elemanlardır. Daha iyi yerlere layık olurlar. Naiflerdir. Zekilerdir. Ve oradaki çoğu gence “Farklı” Görünürler çünkü gençlerin çevrelerinde o tarzda elemanlara pek fazla rastlanamaz. Gençler de bu farklılıkları yüzünden onları ezmeye, üstlerinde hakimiyet kurmaya çalışır. Bu tarz insanlar kesinlikle sanayi gibi yerleri hak etmiyorlardır. Elit bir restoran da garson ya da halkla ilişkiler bürosunda çalışan bir memur olmak kat be kat daha iyi ve doğru bir seçenektir. Umarım bu tarz işçiler, hak ettikleri yerlere gelirler. Kimisi yevmiye, kimisi kadrolu elemandır.
3-Azar makinesi: Çoğunlukla ustabaşı olan insanlar böyledir. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Emir ve komuta çoğu insanın içinde olan patronluk iç güdüsünü uyandırıyor çünkü. Bu sayede sürekli herkese emir yağdırıyorlar, halbuki o iş öyle olmuyor. 17-18 yaşındaki bir genci, en ufak hatasında, üsteleyerek azarlamak doğru değil. İnsanlar çok garip. Ustabaşı olanlar daha da garip. Adı üstünde, ustabaşının görevi ustalara yardımcı olmak. Çırakları azarlamak değil. Gençler illa hata yapacak. Ama o hatayı, sakin yaklaşırsan düzeltecek. Kızarak, bağırarak hiçbir şeyi düzelttiremezsin. Bu tip azar makineleri, bulundukları fabrikaya korku salarlar. Gençler daha tedbirli çalışır ve detaycı elemanlar gençlerin daha üstlerine düşerler. Kadrolu ve sabit çalışanlardır. Bu arada azarın hakkını verecek bir çalışma sergileyecek derecede bilgililerdir. Gençlere taş çıkartırlar.
4-Yaşlı ve umursamaz: Yaşları sebebiyle gençler tarafından en çok saygı gösterilen, aynı zamanda alttan alta dalga geçilen çalışanlardır. Ağız dolusu küfür ve “Yeter lan, gençler toplasın.” Gibi söylemler eşliğinde yarım bırakılan onlarca iş. Bu kesime ait çok kişi olmaz fabrikalarda çünkü çoğunluğu halihazırda emekli olmuştur. Buradaki yaşlılar, yaşına hürmeten çağrılan, sonradan pişman olunan tipler de olabilir. Gençler gibi düşünmeden hareket ederler bazen. Kesinlikle yevmiyecidirler. Düzenli olarak gelmez, eserse gelirler.
SONUCA BAKACAK OLURSAK:
Sanayiler, toplumumuzun bir parçası. Gençlerin büyük bir kısmı için ise gelir kaynağı. Daha bu kategorilere ayırma işine devam edersem iyice uzar. O yüzden burada kesiyorum. Merak edenler ve bu konulara ilgisi olanlar bana istediği gibi ulaşabilirler.
Gençleri böyle yerlerde görmek, özellikle kendi halinde ve çalışkan işçi kategorisinde olanları görmek, beni bir hayli üzüyor. Sanayiler alt tabaka insanlar için değil elbette. Gerçekten araba parçası veya temel gıda sektörüne ilgisi olanlar rahatlıkla ve zevkle çalışabilirler. Hiçbir meslek aşağılık değildir bana göre. Benim burada, gençleri gördüğümde üzülme sebebim, bambaşka bir hayalin uğruna yaşayan ve her geçen gün bir adım daha yaklaşan gençlerin, neden alakasız bir işle vakit kaybettikleri. Alakaları olsa amenna. Para nasıl kazanılıyor öğrenmeleri için güzel de bir yer. Ağır ve yorucu bir iş. Tanımadığın bir sürü insan. Çıkan gerginlikler, kesilen primler.
Sanayi ortamı bir başka cidden. Her insan, bir kere de olsa içinde bulunmalı ve işçi halinden anlamalı. Evladını tehdit ederek, ezik bir iş yeri olarak görerek, sırf sanayi de çalıştı diye aşağılık gözüyle bakarak, bir sonuca ulaşamaz kimse. Evet benimde ön yargılarım vardı sanayi sektörüne. İçinde bulunduğum süre sonrası büyük bir çoğunluğu kırıldı diyebilirim. Sadece gençlerin birbirinden bu kadar farklı olmasını anlamıyorum.
“Her türlü insan var.” Demeye en uygun olan yerlerden birisi kesinlikle sanayiler.