Önce inanırsın. Sonra güvenmemeyi öğrenirsin.
Önce seversin. Sonra kaybetmemeyi öğrenirsin.
Önce istersin. Sonra beklememeyi öğrenirsin.
Önce üzülürsün. Sonra ağlamamayı öğrenirsin.
Önce yaparsın. Sonra yapmamayı öğrenirsin.
Önce dinlersin. Sonra susmamayı öğrenirsin.
Lakin
Dilsizdir en derin sızılar
Sağırdır en kuytularda acılar
Şiddetlidir susan kalp ağrısı
Demlenir durur gönül yarası
Bu yüzden
Susar ve vazgeçersin bazen
Hasretle susar ve içine konuşursun sustuklarını
Hararetle susar ama bir damla bile içmezsin konuştuklarını
Susar ve terk edersin bazen
Sevdiğini, öfkeni, özlemini, nefretini kendine söyler, yine kendin dinlersin.
Yorulmuşsundur çünkü anlatmaktan
Sessizce kaybolmak, her yerden ve herkesten gitmek istersin daha fazla konuşmadan.
Yüreğinde ne zamandır hazırladığın bavulunu alıp, yok olmak istersin ortalıktan
Çünkü zaten her şeyden vazgeçmişsindir çoktan
İçine ağlar, içine atar, içine haykırırsın ümitsizliğini
Çünkü bozmak istemezsin terk etmenin sessizliğini
Anlatamamak değildir aslında derdin, anlaşılamamak çok zor diye çekip gitmelerin
Herkesin içinde ve her şeyin ortasında kimsesiz
Bir adım bile atmadan gidersin bazen kırgın, kızgın ve sessiz
Ama üzülme, hiç ummadığın anda gelir gerçek an’lar
Çünkü hayat bazen ‘bitti’ dediğin yerde başlar.
Ben de…
Oturttum karşıma kendimi, sorguladım gelmişimi geçmişimi
Okkalı bir küfür savurdum ta içeriden, hesap sordum hesapsız günlerden.
Dedim; ‘Neredeydin ben tali yola girerken?’
Dedi; ‘Bana mı sordun çıkmaza giderken?’
Saçmaladık beraberce hem gülüp kah ağlayıp Geleceğe baktım çünkü geçmişim kayıp Bergamotlumu aldım, baktım pencereden bahar gelmiş
Öyle kaldım saatlerce, meğer susmak ne zor şeymiş?!.
Umarsızca ve umutsuzca
Duymazdan gelip, bilemeden fütursuzca
Belki de bile bile kurnazca
Yahut görmezden gelip aptalca
Biraz saf ve çocukça, az biraz da salakça Olur ya hani birden bağlanırsın şapşalca
Üstüne üstüne gelir ya sen sustukça
Lakin, acık sakin…
Bu durumdan cacık olmaz zannımca
Kaç kurtar kendini yol daha yakın
Otobandan önce son çıkışı kaçırma sakın
Sen senden gitmeden gel kendine etme yazıktır
İnşallah bu ders, feleğin atacağı son kazıktır.
Tövbeler tövbesi, çıkıp gidilesi
Bi’ daha dönülmeyesi, hiç istenmeyesi
Bazen vazgeçilesi, zaman zaman diz dövülesi
Ama her şeye rağmen asla pes etmemeli
Göz görmeyesi, gönül katlanamayası
Lakin işte insan doğası, her an her şey olası
✿╮
Her ‘merhaba’nın içinde, bir ‘elveda’ saklıdır.
Çünkü ‘zaman’ her daim haklıdır.
✿╮