Güneşlere umudunu bağlamış bir hayat
Uğruna okunmayan kitapların esirinde
Güneşini kaybeden şehirlerin uyuyamamış insanları,
Fenerlerin garında aydınlatma çabasında
Geleceği ve açılmamış mavilikleri.
Kızıl ve mavinin siyaha dönüşünde saklanmış kuşların kanatlarında insanlık.
Bir yolun bitişinde başlıyor renklerin dansı
Dalgalanan ruhların bayrak açmış kalpleri,
Yansıyor geceye
Çığlıklardan doğmuş rüzgarların nüfuz etmesi yakıyor bedenlerimizi
Ölülerin sessizliği, bağırıyor haksızlığın düşlerine
Yeni günün hazırlığı boğuyor yeryüzünü
Gökyüzü esir oluyor yıldızların gölgesine
Bir ritim tutmuş gece,
Ölülerin yasını tutmaz çocuklar
Şimdi ağlıyor rutinlerin doğurduğu sisteme
Çalıyor şarkı ritmine aykırı
Suskun biri kayboluyor karanlık içinde
“Patlaması gereken vücutlar değildi.” diyor ve yürüyor sistemsizliğin neşesi karşısında.
Elinde bir meşale, umudun aynası yeryüzüne.
Aybaşının tatsız faturası yine omuzlarında
Bir çocuk ağlıyor sessiz sessiz
Gökyüzü kaybediyor renklerini, ebedi bir siyah gibi çöküyor karanlık
Şimdi boğulmuş insanların şehrine, ışık tutma vakti
Çağ dışı bir baharın karanlık sonbaharından çıkmasına tanık,
Bir gün doğumu karşısında insanlık…
Batışlarda bulunamyan şeylerin doğuşlarda aranması dileğiyle, konuştukça çoğalacak bir çağın hasretiyle yanan insanların umuduna sürgünde düşünceler