- Severim batmaktan başka bir yaşam bilmeyenleri, çünkü batmayan insanda bir öte tarafa geçiş yoktur. Batmassan değişim olmaz ve tekrar doğamassın. Zerdüşt burada yaşamın geçişli olduğunu, yaşamın hazır, tekdüze olmasının insan için dönüşüm olamayacağını söyler.
- Severim büyük aşağılayanları, çünkü bunlardır hürmetkarlar ve öteki kıyıya duyulan özlemin oku. Yine burada bir öteki tarafa geçişin önemini anlatıyor ve bulunduğu tarafı sevmeyen, karşıya geçmek isteyen insanı seviyor. Bu cümlede Nietzsche’nin kişiliğinde olan bazı huysuz davranışlarını da görebiliriz.
- Severim mahvolmak için yıldızların ötesinde bir neden aramayanları, yeryüzü gelecekte Üstinsana ait olsun diye kendilerini yeryüzüne kurban edenleri. Zerdüşt için öte dediğimiz yer, bizim kültürümüzdeki gibi ölünce gidilen yer gibi değil, yani bir metafizik alana değil, fiziki alana hitap eder. Yani yeryüzü, canlı olarak gidilen bir yer
- Severim Üstinsanın toprağı, evini, hayvanları, bitkileri onun geleceği güne hazırlamak için çalışanı ve keşfedeni. Keşfetmek, icat etmektir. Üstinsanı yaratırken veya ona doğru bir geçiş yaparken, çevresel dönüşümü de işin içine katmıştır Nietzsche. Çevresel dönüşüm kendini kurban etme değil, kendi için çevreyi dönüştürmektir.
- Severim kendi erdemini seveni, çünkü erdem yok olma istemi ve bir özlem okudur. İnsanların benimsediği birtakım değerler vardır ve bu değerlerin yeniden değerlendirilmesi, ardından bunları yıkıp, yok edip yeniden bir değer inşası gerçekleştirilmesini söyler.
- Severim ruhu harcanıp gideni, ne teşekkür bekleyen ne de etmek isteyeni, çünkü hep armağan eder ve kendisini esirgemek istemez o. Üstinsan, ne olmak gerekiliyosa o olur ve kendi bencilliğinin ötesine geçer. Zerdüşt ise 10 yıl dağlarda kaldıktan sonra, yeryüzüne iner ve armağan eder.
- Severim şans ondan yana gittiğinde utanıp da kendine: Ben hilebaz bir oyuncu muyum ki? Diye soranı, çünkü mahvolmak ister o. Mahvolmak istediği için, mahvolamamaktan dolayı mahcubiyet duyması. Zerdüşt, ızdırap çekeni, yaşamak için yaşatmayı, yeniden yaratmayı sever. Ama böyle olurken, içine kapanık, bıkkın ve durgun olmaz, aksine diri ve canlı olur.
- Severim tanrısını sevdiği için tanrısını yerden yere vuranı: çünkü tanrısının öfkesi mahvedecektir onu. Nietzsche, tanrının öldüğünü, bir zamanlar en büyük küfrün tanrıya küfretmek olduğunu, ama tanrıyla beraber kafirlerin de öldüğünü söyler. Şimdiyse en büyük küfrü, yeryüzüne küfretmek ve anlaşılmaz olanın ciğerine, yeryüzünün anlamından daha çok itibar etmek olduğunu söyler.
- Severim yaralandığında bile ruhu derin kalanı ve küçük bir hadiseden yok olup gideni: böylece köprüden seve seve geçer o. Wittgenstein, “Şeylerin önemli yanlarını, basit ve tanıdık oldukları için göremeyiz.” Der. Genelde büyük olayları takar, küçükleri es geçeriz. Belki de küçük hadiseden yok olmak ruhu derin olandır.
- Severim ağır damlalar gibi olanların tümünü, onlar ki tek tek düşerler insanların üzerindeki kara buluttan: yıldırımın yaklaştığını haber verirler ve haberciler olarak yok olurlar. Var olmak için yok olmak… Damlalar kara buluttan düşüp, yakacak insanları, dönüştürecek. Belki bir haber ile belki de yok oluşlarıyla.
Bakın, ben yıldırımın habercisiyim ve ağır bir damlayım buluttan düşen: bu yıldırımın adı Üstinsandır.
Ahmet İnam’ın yorumuyla beraber…