Öncelikle herkese merhabalar, umarım ağustosun son günleri güzel geçiyordur herkes için. Bugün başlıktan ve resimden de anlaşılacağı üzere yeni bir kitapla geldim karşınıza. Kitap daha taze bitti ve ben kitaba olan hayranlığımı sürdürürken, hakkında da kısa bir yazı yazmak koptu gönlümden. Bir cümle ile özetlemek gerekirse kitap Hollanda Doğu Hint Adaları’nda doktor olarak görev yapan yardıma ihtiyacı olan bir kadına el uzatmanın vicdani sorumluluğu ile kendi karmaşık duyguları arasında sıkışıp kalan bir adamın hikayesidir. Amoğun anlamını merak edenler için de açıklamak isterim ki psikiyatrik bir hastalık, gözü dönmüş olma ve bilinçsizce hareket etme anlamlarına gelmekte. Görseldeki gibi kadının ön planda olduğu hikayede, ona bağlı olan olan üç adamın hayatı da kendi hayatı gibi zor duruma girmekte.
Stefan Zweig’ın kitaplarını inanılmaz buluyorum. Her kitabı beni günlerce üzerinde düşündürüyor ve etkisi altına alıyor. Kurgularına, betimlemelerine, edebiyatına hayran bıraktırıyor. Çok uzun sayfalı kitap okuyamayanlar için de ideal. Sadece 60 sayfadan oluşan bu kitap çok farklı bir bakış açısı ve tarif edemeyeceğim duyguları geride bıraktırıyor insana. Gerçekten gönül rahatlığıyla önerebileceğim bir yazar ve eseridir.
Eğer alıp da okursanız düşüncelerinizi benimle paylaşın, sır taşıyıcıları olarak yorum kısmında beraber tartışalım. Buna benim de ihtiyacım var çünkü “kendi suskunluğumda boğulmak üzereyim.”
Amok Koşucusu, Stefan Zweig
Şimdiden iyi okumalar…