Bir insan geçmişiyle neden yaşar? Ya da şöyle sorayım geçmişimiz neden peşimizi bırakmıyor?
Heran her saniye bir insanın aklına düşer mi geçmişi. Daha iki yıl geçmesine rağmen küçük kız hep direndi. Canından can kopmuştu çünkü. O günü sizlere anlatmak isterim. Bakalım küçük kızın canından can nasıl kopmuş.
“ küçük kız her zamanki gibi yazları canından çok sevdiği amcasının yanında hastanede geçiriyordu. Bazen canı çok yansa da o iyileşeceğini düşündüğünden mutlu mutlu yanına gider amcasını görürdü. Bir yandan üzülse de içindeki ümitler hep yeşerirdi küçük kızın. Amcasını en son gördüğünde konuşamayacak haldeydi. İşte o gün küçük kızın umutları yavaş yavaş sönüyordu ama yine de ümitlerini hiç kesmemişti. O gün çok ağlamıştı dayanamamıştı, acı çekiyordu canından canı. Kendini toparladı sonra ve yüzüne bir buse kondurdu eve doğru yol aldı. Ne zaman canı sıkkınsa ya da sinirlense hep resim çizerdi. Küçük kız da aynen bunu yaptı akşama kadar ne yedi ne de su içti deli gibi resim çizdi. Çizdi ama akşam başını yastığa koyduğunda ağlayarak uykusuna daldı. Kendi içinde yaşadı her şeyini, dışarıya hiçbir şeyini yansıtmadı ki onlar da üzülmesin. Küçük kız genellikle annesiyle dönüşümlü gittiğinden ertesi gün annesi gitti meğersem küçük kızı sormuş amcası. Küçük kız çok sevinmiş ertesi günü iple çekmiş ama çekmez olaymış. İşte her şey o sabah olan olmuş. Küçük kız kahvaltı hazırlarken annesi ağlayarak mutfağa gelmiş ne dediğini az buçuk tahmin etmişsinizdir illaki. Daha o yanına gidemeden onu almışlar. Onu son kez göstermediler bile. En son acı çekerken ki yüzü aklında küçük kızın. Keşke dedi keşke bir kez olsun yüzünü görseydi ama nafile. Küçük kız şoktan çıkamadı “hayır yalan söylüyorlar benim amcam güçlüdür bak gelecek ne saçmalıyorsunuz diyecek” diye kendini avutuyordu ama nafile. Bir damla yaş bile akmıyordu ruhsuz oldu küçük kız anlamıyordu. Şoktan çıktığında ise yengesiyle ağladı bazense halasına sarıldı ağladı. Kendini hep tuttu çünkü aralarında birinin güçlü olması gerekiyordu. Hep teselli etti herkesi, herkesi toparladı ama kendisini kim toparlayacaktı? İçten içe çöktü küçük kız ama yine de göstermedi kimseye acısını tek başına yaşadı. Cenaze günü sabah erkenden kalktı küçük kız oturdu sofraya zorla bir poğaça yedirdiler ona sonra ise kim bilir ne zaman yedi yemeğini. En çok kuzeninin caminin önünde tabuta sarılı bir şekilde gördüğünde ağlamıştı hem de çok. Sonrada zaten ağlayamamıştı içine attı sadece gece yastığı başına koyduğunda ağlar oldu onu da kimse duymadı. Sonrası malum kızın psikolojik destek alması gerekti babası istemedi diye bıraktı ama küçük kız hala içten içe ölüyor ama kimse farkında değil. Birde amcası öleli 4 ay olmuştu ama kız hastanelik oldu dediler beyninde kitle var kız düşündü amcam beni yanına alacak diye. Psikolojisi daha beter oldu her gün her ay hastaneye gitmekten yorulmuştu küçük kızın ruhu bedeni. Psikiyatri den ilaçlar aldı ama nafile geceleri herkes uyurken kendine zarar verdi ağladı uyudu ama kimse fark etmedi. İşte küçük kız içine atmanın bedelini böyle ödedi hatta hala ödüyor.”
İşte küçük kızın canından canı gidişi psikolojisi böyle ne kadar acı öyle değil mi? Kimse onun ne halde içinde nelerle savaş verdiğini bilmiyor. Siz siz olun çocuğunuza nasıl bir tranva geçirirse geçirsin yanından ayrılmayın. Gerekirse yanında onunla uyuyun psikiyatri ya da psikolog götürün yeter ki çocuklarınız bu küçük kız gibi olmasın. Sizler iyi ebeveynler olduktan sonra mutlu huzurlu bir hayat sizleri bekliyor…