Yazarın duygusallığı tuttu. Bugün romantikler bölümündeyim . Tutkulu hayallerimin aklımda canlandığı, yer yer canımın acıdığı günümdeyim. Beyaz renkler sinirimi bozuyor, siyahların sakinliğine ihtiyacım var. Sevgilimin gözlerine belki de… Saçlarında çok güzel aşkım. Bazı sözlerin sinir bozucu olduğu halde söyleyişinin tatlılığı beni sakinleştiriyor. İçten hissedilen üstü kapalı bir acı, sonrasında bir tebessümün onu da unutturuyor. Akşam saatlerindeyim. Serin biraz. Sinirlerim bozuk. Kaldığım, yaşadığım ortam, beni bitiriyor her geçen gün. Eğer öyle olmasaydı zaten buraya gelip birşeyler yazmazdım herhalde. Bir süredir tuşlara basıyor ve aklımın içindekileri boşaltıyorum. Neden mutluyken yazmıyorum ? Ya da yazamıyorum ?
Mutluyken bu kadar derinlerde hissetmiyorum sanırım. Bilmiyorum, aslında bir yandan güzel olduğunu düşünüyorum. Bir yandan zor bir yaşam sürdürsemde sonunda aldığım zevkte bir o kadar anlamlı oluyor. Benim gibi insanlar, acı ve mutluluğa uğradıklarında, iliklerine kadar hissederler. Bizim olayımız bu. Benim aklımdan geçenler, beni yoruyor. Şuan bunu düşünmek bile o kadar tuhaf, sinir bozucu ve bir yandan korkutucu. Ki korkmıyayım, kendimle yalnız kalmayayım diye şarkı açtım. Bir saattir aynı şarkıyı dinleyip buraya bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Ortam, karanlık ve sevgilimin parfümü ile kokuyor. Çünkü bana aldığı tişört hemen yanı başımda. Onu düşünmek beni o kadar mutlu ediyorki şuan, bunu galiba yazıya aktaramam. Moralim bozuk olunca ona ait birşey beni mutlu ediyor ve moralimi düzeltiyor. Evet şuan morali biraz olsun düzelen ben, gözleri dolan ben, çok büyük keyif alıyorum esen rüzgardan. Çünkü odamın penceresinden içeriye gelen rüzgar beni sadece serinletmiyor, sevgilimin kokusunuda getiriyor burnuma. Ve evet şimdi iyiyim sanırım. Bu hayat bana ne olduğunu birkez daha hatırlattı. ” Küçük bir çocuğu önce ağlatıp sonra gıdıkladı.”