Aşk acısıyla başa çıkılmaz önce onu öğrenelim 🙂 Olsa olsa acı miktarından minimum azaltmalar yapılabilir. Zamanı gelince zaten o sizden gidecek emin olun.
Acısını ele almadan önce gerçekten aşık mısınız değil misiniz bunu anlamamız gerekiyor. Her önüne gelenin “ben aşık oldum ” demesinden yola çıkarak, bu ayrımı yapmanın mecburi olduğu kanaatindeyim. Ilk adım olarak bazı soru başlıkları oluşturmak istiyorum. Sorulara düşünmeden hızlı yanıtlar vermeniz gerekiyor.
1. Bir şarki dinlerken ya da romantik bir film izlerken aklınıza geliyor mu?
2. Onu düşündüğünüz anda midenizden göğsünüze doğru yayılan ve her an kalp krizi yaşayacakmış gibi bir yanma hissediyor musunuz?
3. Ona aşık olduğunuzu düşündüğünüzden beri çevredeki başka adaylara olan ilginiz azaldı mı? ( bu soru çok tehlikeli)
4. Onun dikkatini çekmek için surekli bir ima içeren paylaşımlar yapıyor musunuz?
5. Artık arabesk biri misiniz?
…Ve en önemli soru !
6. Hayatınıza girdiğinden beri olur olmadık her şeye otuziki diş gösteriyor ve uykularınız kaçıyor mu?
Eminim hepiniz hemen hemen hepsine “evet” cevabını vermissinizdir. Ama bu sorularda gizli olan şey başka adayları elinizin tersiyle itiyor olmanız. Onu sevdiğinizi düşünüyor ama başkalarının ilgisine de açıksanız sizinki aşk değil başlı başına bir heyecan. Bu durumda aşık değilseniz ” zaten aşık değilmişim” deyip bir oyun havası açıp eğlencenize devam edin derim.
Gelelim bu aşk illetinin bir de kanser cinsinden olan acısına. Hele de imkansız bir aşkın içindeyseniz gidin kendinizi bir yerden atın en iyisi. Tabiki önermiyorum ama o raddeye gelecek kadar acı çekiyorsunuz. Ulaşılamadığınız, dokunamadığınız, gözlerinin içine bakamadığınız o kara sevdanız sizi öyle bir yerden yere vuruyor ki, doğduğunuza pişman oluyorsunuz desem abartmış olmam. Ondan ayrıldığınız ilk andan itibaren göğsünüzün tam orta yerine bir ateş topu düşüyor ve yıllarca ölümle yarışıyorsunuz. Bakın yıllarca diyorum. O ateş azalıyor ama kül oldugunuzla kalıyorsunuz. Çok sevdiğim bir söz vardı; “Kül etmiyorsa aşk yoktur”… Öyle bir yanıyorsunuz ki bir süre sonra içinizdeki o acıya bağlanıyorsunuz. Onun oradan ayrılmaması için yalvarıyorsunuz resmen. Uykusuz geceler, yemek yerken aklına gelmeler, televizyon izlerken bile gözünün önünden gitmemesi, surekli aklınıza gelmesi demeyeceğim çünkü siz artık o oluyorsunuz. Siz diye bir şey kalmıyor, damarınızla kanınızla bütün hücrelerinizle sadece sevdiğiniz kişiden ibaret oluyorsunuz. Ona kizdiginizda dünyaya küsüyor, ondan en ufak bir sevgi belirtisi geldiğinde ise yedi düvelin sahibi siz oluyorsunuz. Böyle bir acıyı yaşamak, bütün kemiklerinin kırılmasıyla eş değer bana sorarsanız. Aşık olun, sevin ama değerini bilin , değerinizin bilinmemesine de kayıtsız kalmayın.
AŞK’la kalın…. :))