İletişimin en büyük kahramanı konuşmaktır, bu su götürmez bir gerçek.
İnsanların anlaşabilmesi için konuşması gerekir, insanlar da konuşur ama anlaşamaz.
İletişim, tartışma ve konuşma üzerine bir şeyler karalamak istiyorum aslında, çok kısa bir özet, düşünelim…
Birbirleriyle tartışan, yani bir fikir savaşına giren iki veya daha fazla insan konuşmaya başlar söylenecek her şey söylenir ve genelde de konu tatlıya bağlanamadan kapanır, peki neden?
Tartışmalar başlamadan önce tarafların varmak istediği bir sonuç vardır ve taraflar kesinlikle haklıdır. Yani yola çıkılmadan önce bir plan yapılmıştır ama yolda karşılaşılacak engeller hesaba katılmamıştır. Tartışmalar bittiğinde ise taraflar biraz daha az haklıdır ama yine de haklıdır. Peki bu sonuçtan mutlu olanlar var mıdır?
Kavramlar bir şekilde yanlış anlaşılmaya devam ettiği sürece kimsenin mutlu olduğunu görebileceğimizi sanmıyorum. Bugün hala tartışmayı kavga etmek olarak tanımlayan bir sürü insan bulabilirsiniz. hatta karşıt düşüncelerde olan iki insanın karşılıklı kurduğu iki cümleden sonra seslerin yükseldiğini görmek de mümkün, dahası yumruklar da konuşabilir.
Peki negatif algının bu kadar yüksek olduğu bir toplumda, yani bir insanla aynı fikirde olmadan ona karşı kurulabilecek en iyi cümleyi kurduğunuzda bile içinden kötü bir anlam çıkarmak için çırpınan insanların bulunduğu bu toplumda konuşma tarzımız ne olmalı, temkinli mi yaklaşmalıyız, yoksa açık sözlü mü olmalıyız, bence cevap gayet ortada duruyor fakat insanlara sorarsanız herkes açık sözlü olmayı savunacaktır. Belki bunu okuyanlar da açık sözlü olmayı savunacak çünkü karşısına gelen insanların ne düşündüğünü ve ne istediğini bir türlü anlayamadı. İnsanlarla konuşurken hep bir ima ile karşılaştı.. Peki, düşünelim ve bakalım karşımızda ki insanı buna mecbur bırakan kimdi?.