Kimyager, tarihçi ve düşünür Prof. Yeşayahu Laybovitz (1903-1994) “İsrail’in Kötü Bilinci” kitabında Siyonistler ile Naziler arasındaki ilişkiye dikkat çekerken İsrail’in gelecekte “Jüdeo-Naziler” yönetiminde faşist bir devlet olacağına vurgu yapıyor. 20 Temmuz 1982’de verdiği bir konferansta yönetim için bu terimi kullanan Laybovitz bu sözünü 1994’te yeniden onaylar:
“İşkencenin yasal hale getirildiği bir devlette ben bunu açıkça söylüyorum: Jüdeo-Nazi. Anımsatayım ki bazı durumlarda doktorlar da bu işkencelere katılmıştır.” (…) Alman Mareşal Rommel’in ordularının İskenderiye’nin batısındaki El Alamayn’a kadar ilerlediği unutulmamalıdır. Bu bana Abraham Ştern, İzak Şamir tarafından yönetilen aşırı sağ Yahudi örgütü Lehi’nin Nazi Almanya’sına nasıl hizmet sunduğunu anımsatıyor. Ştern ve yandaşları Hitler’e yardım etmeye hazırdı. Eğer Hitler İsrail’i İngiliz yönetiminden kurtarmaya ve Yahudi devletini yaratmaya söz verseydi onun neyi temsil ettiğini pek umursamayacaklardı. İşte milliyetçilik bu kadar aşırıya gidebilir. Bu noktada en ufak bir kuşku yok: Ştern, elçilerini Nazi Almanyası temsilcileriyle görüşmek ve onlara bir ittifak teklif etmek için gönderdi. Anlıyor musunuz? Bir Yahudi, Hitler ile işbirliği yapmaya çalıştı! Daha da kötüsü bu Yahudi, İsrail’de milli bir kahraman olarak görülüyor! Kendisine bir müzenin adandığı, sokaklara adının verildiği ve her yıl başbakanın da katıldığı resmi bir törenle anısının kutlandığı İsrail’de. İnsanlar milliyetçiliği en yüksek değer haline getirdiğinde olacak olan budur. Bu milliyetçiliği nasıl nitelendireceğimi bilmiyorum: Aptalca bir kötülük mü, yoksa kötü bir aptallık mı? ” (s:123, 155-156)
“Sorun şu ki İsrail barışı aramıyor. Üstelik İsrail’in faşist bir devlete dönüşme riski var. Şu an (1994 yılında) faşist değil, ama yola koyuldular. Faşizm tehdidinden söz ederken buna (muhalif) Yahudiler için toplama kamplarını da dahil ediyorum. Benim ve sizin gibi Yahudiler. Şu an on binlerce kişinin (Araplar ve Filistinliler) tutulduğu toplama kampları var. Bizim de sıramız gelecek. İşgal altındaki topraklarda egemenlik politikasını sürdürmek için iktidar bir gün muhalefeti ezmek zorunda kalacak.” (S: 121-122)
Nitekim aynen öyle oldu: Sol muhalefet ezildi. İsrail’i eleştiren bir çok akademisyen baskı, aşağılanma ve tehditler sonucunda ya susmak, ya da İsrail’den kaçmak zorunda kaldı. 17 Temmuz 2018 yılında “İsrail – Yahudilerin Milli Devleti” adlı Anayasanın mecliste kabul edilmesiyle İsrail hem faşist, hem de apartheid bir devlet oldu. Ve bu devleti ABD ve başta Fransa ve Almanya olmak üzere Avrupa Birliği tüm gücüyle gözü kapalı destekliyor, savaş suçları ve periyodik demografik etnik temizlik katliamlarını görmezden geliyor ve toz kondurmuyorlar.
Laybovitz 1993 yılında en yüksek kültürel onur olarak kabul edilen ve devlet tarafından verilen “İsrail Ödülü” almaya layık görüldü. Ödül jürisi Laybovitz’in İsrail’e karşı yaptığı acımasız ve incitici eleştirilerine rağmen kültürel ve bilimsel alanda yaptığı katkılarından ve toplumdaki eleştirmen ve öngörücü konumundan dolayı ödüle yaraşık görüldüğü açıkladı. Ancak işte o zaman kıyamet koptu. Başbakan Rabin “(işgal altındaki) topraklarda yaşayanları ayaklanmaya çağıran bu adam için yapılacak ödül törenine katılmayacağını” açıkladı. Milliyetçi sağ ve şeriatçı milliyetçi partiler buna büyük tepki gösterdiler. İşçi ve sol Siyonist partilerden pek çok milletvekili de büyük bir öfke gösterip bu kararı rezalet olarak tanımladılar. Laybovitz skandallar çıkartmaya çabalayan, entelektüel olgunluğa erişememiş bir provakatör olmakla suçlandı. Çok az sayıda milletvekili Laybovitz ve jürinin kararını destekledi. “Tüm bunlara katlanmak zorunda mıyım?” diyen Laybovitz ise ödülü almayı reddetti.
Kaynakça: “Yechayahou Leibovitz – La mauvaise conscience d’Israël : Entretiens avec Joseph Algazy, ISBN 10: 287899079X Le Monde Editions, 1994, kitabının özgün Fransızcasından Türkçeye çevrilmiş ve özetlenmiştir. Parantez içi açıklamalar tarafımdan konulmuştur. (“İsrail’in Kötü Bilinci” kitabı tarihçi ve Haaretz yazarı Jozef Algazi’nin Prof. Yeşayahu Laybovitz ile yaptığı söyleşilerinden oluşmaktadır. )