FARK EDİLEBİLMEK

Farkedilebilmek… Ne basit geliyor kulağa değil mi ? Öylesine söylenmiş tek bir kelime gibi. Ama ben öyle olduğunu düşünmüyorum aslında aksine o kadar ağır anlamları var ki insan ezilebilir altında sessizce.  İnsan bazen öyle anlarda oluyor ki dolup taştığını hissediyor, odalara sığmıyor sanki binlerce sözcükle kilitlenmiş bir kutuda gibi duyguları, hisleri o kutuyu ne kadar açmak istese de yapamıyor. Çünkü insanlar sevildiğini , değerli olduğunu özünde var olduğunu bilme ihtiyacı duyarlar.  Ne aciz kullarız ha ?

Hani derler ya ;  söylenmeyen , hissetirilmeyen hiçbir duygunun değeri yoktur diye ben gerçekten de öyle olduğunu düşünüyorum. Evet canlılar arasında  insanı ayıran en büyük ayrım aklımız olabilir ama kalbimiz olmadan,  yani hislerimiz akıl ya da düşünce bir işe yaramaz. Bu konuda söyleyebileceğim her şey birbiriyle bağlantılı olacaktır çünkü fiziksellikten öte manevi bir var olma hissinden bahsediyorum . Örneğin,  dışarıdan herkesin dikkatini çekebilirsin,  kimse kayıtsız kalamaz sana ama kimse senin ne yaşadığınla ya da ne hissettiğinle ilgilenmez . İşte bu fiziksel farkediliştir. Bizim ihtiyaç duyduğumuz ise nasıl olduğumuzla, ne hissettiğimizle ilgilidir. Bir kere de biz söylemeden bilinsin isteriz bazı şeyleri,  merak edilmek isteriz bunları bilmeden yaşayamayız. Nefes alırız belki ama gerçek bir yaşamaktan bahsediyorum. Kendimizi ne kadar diğer canlılardan daha özel veya daha farklı görsek de aslında aynıyız hepimiz yaşayabilmek için birbirimize muhtacız.

Bir eşik var o eşik geçilince geri dönüşü zor oluyor.  Bir şeylerin sana sorulmadığını,  herhangi bir söz sahibi olmadığını anladığın o an var ya işte o an sanki dilin düğümleniyor. İçinde bir yerler haykırırken “ben buradayım” diye, dışarıdan sesin çıkmıyor lál oluyorsun sanki . Bir süre sonra unutulmaya yüz tutmuş olan hislerin oluveriyor, sanki ameliyatla alınmış gibi tüm duyguların. Önceden olsa haftalarca ağlayacağın bir olaya şimdi tepkisiz kalıyorsun ya da böyle olmak zorunda olduğunu düşünüyorsun.

Tabii ki bu da her duyguda olduğu gibi insandan insana etki seviyesi değişebilir bir şey. Yaşam tarzı , aile ve arkadaş ilişkileri, karakter birçok unsur bunu etkileyebilir ama değişmediğine emin olduğum tek şey açtığı yaralar, insanda bıraktığı hasarlar . Bence bunların izi hayat boyu kalıyor. Nereye gidersen git,   hangi ortamda , kiminle olursan ol bunlar hayat boyu peşini bırakmaz . İşini , ilişkilerini benliğini değiştirebilir hatta soldurabilir de. Farketmeden sen de sana yapılanı uygulamaya başlarsın çevrendekilere. Hissetmeyi unuttuğun için karşındakileri  de öyle zannedersin ve böylece yaşamadan yaşarsın.

Kimse bunu yaşamak istemez, kimse bunu hak etmez . O yüzden pişmanlık duymadan,  geriye baktığımızda sesimizin çıktığı, kendi fikirlerimiz ve hislerimizle var olduğumuz bir hayat görmek istiyorsak bir şekilde harekete geçmeliyiz, izin vermemeliyiz unutulmaya.

eda-temir
EdaTemir
Subscribe
Bildir
3 Yorum
Beğenilenler
En Yeniler Eskiler
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
SEN HİÇ YALNIZ KALDIN MI?

SEN HİÇ YALNIZ KALDIN MI?

Sonraki
Türk milliyetçiliği ırkçı mıdır?

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.