çakan şimşeklerin kasvetine eşlik eden güçlü bi müzikle koşarken ıslanmak ve sıcacık bi duş alıp tam yatacakken yağmur sesine tav olup masaya geçip yazı yazmak. çatı katı, tatlı yorgunluk, iğde ve toprak kokusu
düşünceler ve bazı yaşananlar düşündürüyor tabi. yoruyor da üstelik! kimi kaçarak kimi üstüne düşerek kimi hiçbir şey yapmayarak kimileri kendini işe vererek üstesinden gelmeye çalışıyor. ya da daha bilmem kaç bambaşka şey yaparak. bense bir süredir yazı yazarak kum torbası yumruklayıp tekmeleyerek ve son sürat koşarak mutlu hissediyorum. bir psikolog olarak önerim tabiki profesyonel yardım almak ama bu mümkün değilse (en azından yakın zamanda) kendime yönelmek en güzeli diye düşündüm. ve inanın gerçekten en güzeli.
bugün de o günlerden biriydi. bahçeye çıktım ve en sevdiğim şarkılardan birini son ses açıp çakan şimşeklerin hızına yetişmeye çalışır gibi koştum, koştum koştum. nefes nefese kalmanın karnımda ve bacaklarımda hissettiğim o acının en zirvesini yaşamak haz verdi nedense ve biraz soluklanayım derken yağmur eşlik etti hüznüme ve düşüncelerime. yağmur yağdıkça iğde ağacı sanki en güzel gün bugünmüş gibi koktu, şimşekler daha da bi keyiflenip var gücüyle ses çıkardı. kasvetin ihtişamı bi başka benim için. zaten genelde kasvetli gelgitli olan ruhum gökyüzüne yükselmiş gibi dans etti yukarıda, e bana da keyfini sürmek düştü tabi.
ıslanıp o üşümenin getiri titremeyle sıcacık duşa attım hemen kendimi. Çıkar çıkmaz da bi kahve yaptım geçtim masamın başına. sonrası malum..