İnsana en uzak yer kendisidir ve biz en uzak yere en yakınız . Yakınız ama bir o kadar da uzağız kendimizden, bir haberiz hislerimizden. Ciddi ciddi soruyorum kaçıımız hissettiği gibi hislerini yaşıyor ? Kaçımız hislerinden kaçıyor, başkalarının düşüncelerinin arkasına saklanıyor ona ait olmayanı sahipleniyor? Bize ait bir fikrimiz var mı gerçekten yoksa körleşti mi düşüncelerimiz, duygularımız .
Mavinin içinde denizi bulmak gibidir kendini tanımak , bilmek anlamak, sevmek hele bir de çözmek varya, o maviden sıyrılıp gökyüzüne ulaşmaktır. Ama biz bırak gökyüzüne ulaşmayı başımızı kaldırıp göğe bile bakmıyoruz. Bedenimizi taşıyoruz ama bize ondan daha yakın olan ruhumuza kelepçe takıyoruz . Bunu nasıl mı yapıyoruz? Sahip çıkmıyoruz hislerimize, kendimize şans vermiyoruz . Bizden çok başkalarının düşüncelerini önemsiyoruz, kendimizi ikinci plana onları tepemize çıkarıyoruz sonra onları o kadar yüceltiyoruz ki artık kendimzi küçümsemeye, değersizleştirmeye hatta sevmemeye kadar gidiyor bu iş.
İşte biz böyle böyle uzaklaşıyoruz kendimizden ve artık tanıyamıyoruz kendimizi. Neyi seviyoruz gerçekten neyi istiyoruz? Böyle soruların cevabını bulamıyoruz Sonra tek derdimiz anlaşılmak oluyor oysa hiç anlamadan kendimizi