Kendi kendimi eğlendirebildiğim zamanların müşterisiyim. İnatçıyım ve doğru yaptığım çok az iş var. Dans etmeyi ve yağmuru seviyorum. Annem, en başta yapmam gereken işleri en son yapma huyumu ters doğmama bağlıyor. Evet ters doğmuşum, bir sürü iğne yapmışlar yine de dönmemişim. Dedim ya inatçıyım ve doğru yaptığım çok az iş var. Dolandırıcının tekiyim. Bu hayatta en çok kendimi dolandırdım. En çok yalanı kendime söyledim. Hiç akıllanmadım, akıllanmaya niyetim yok. Adam olmaya niyetim yok sen biraz insan olsana. Böğürtlen reçeli ne alaka bilmiyorum ama hiç hayır demedim. Kendime olan dürüstlüğümde uzun zamandır büyük çatırdamalar mevcut. Herkese yalan söylerken arada kaynadım. Kafalarımız uyuşmuyor artık. Aramız fena bozuk. İnsan kendisiyle arasını nasıl düzeltebilir? Bir kahve ısmarlar belki? Bir şarkı söyler? Uyur belki? Gönlüm, gönlünün gönlünü alabilir mi bu hikayede bilmiyorum ama halının altına süpürdüklerim, halı ve ben boyutunu bilmediğim bir yola çıkıyoruz şimdi. Evet evet su aldım, olacakların üstüne soğuk soğuk…Yara almak istemiyorum ama yaralı da olsam dönmek istiyorum. Kime, neye, nereye, neden diye soran olursa sormasın. Yalan söylemekten bitap düştüm. Aramızda kalsın ben bir gün öldüm sonra kalktım işe gittim. Ben bir gün öldüm sonra anneme güldüm. Ali Lidar’ ın dediği gibi “ Anne, ben iyi değilim. Neyi tutsam elimde kaldı. Atladığım her öğün için üzülen sen, ruhumdan akan kanı görsen nasıl dayanırsın bilmem.”
Gönlüm Gönlünün Gönlünü Alabilir Mi?
Subscribe
Giriş Yap
Yorum yapmak için giriş yapmalısın
0 Yorum