Şarkılarda saklarım tüm okuduğum kitapları. Bu da Yağmurun Gelini için gelsin. Müziği dinleyerek okuyabilirsiniz yazımı. Birde öyle deneyin bugün. Delal ile Şiyar’ın yaşanamayan aşkı 4 dakikalıkta olsa bu müzikle tamamlanır zihnimde.
Zorlu törelerin ardındaki gençlerimizi düşünüyorum da. Çok zor töreler var evet, yaşamayı asla kaldıramayacağımız töreler…
Delal beyaz bir atın üstünde Şiyar ise cengaver adlı siyah atının üstünde. Ölüm bile onları ayıramamış, atlarını var gücüyle kavuşmaları uğruna birbirlerine sürüyorlar. Varlığına inanmakta zorluk çektiğim o muhteşem duygu bunlar için bir çıkış yolu olabilirdi, eğer Şiyar ölmeseydi. Ölümü değil miydi töreleri başlatan? Bazı topraklarda ölmek başkasının hayatını değiştirmek demekmiş bunu öğretti kitap bana. O değişimlere ayak uydurmak ister misin değil zorundasın töreleri… Ayak uydurmadığın zaman bir tek cesedini kabul eden o nankör yazısız hukuk, Delal’in de canını yakmak üzereydi işte. Baran onun için dönülmez bir yol olsa da Delal töreye uyup yok olmaktansa tanımadığı bir insanın bakımını üstlenmeyi yani dönülmez olan yolu seçti. Bakımı diyorum çünkü Baran bir ayağı topallayan içi duygu dolu gencimiz. Babası bulup getirmişti Delal’i ona. Kitap Şiyar’ı öldürmüş ama onun kadar güzel yaşamayı öğrenecek olan Baran’ı getirmişti. Delal ve Baran yolun sonunda birbirlerine aittiler. Delal Baran’ı sevecek ve aşkı Şiyar’ı asla unutmayacaktı.
Şiyar’ın atı Delal’in rüyalarında ona doğru koşmaya Şiyar’ı ona getirmeye devam edecekti. Yaşanamamış ve yaşanmış iki ayrı aşkın hikayesi…
Sürekli kitap desem de gerçeği yazdığını hatırlatmak isterim sizlere. Bu müziği öyle çok seviyorum ki her dinleyişimde kitabı yeniden okuyor gibi oluyorum. Böyle bir huyum var işte ,kitapları şarkılara müziklere işlerim ben. Korkarım kitapları unutmaktan. Korkarım yaşanmış anıları zihnimin sıfırlamasından.