Büyüdüm diyoruz. Çocuktum, küçüktüm, büyüdüm. Büyümek sürekli ilerlemek yükselmek demektir. Peki biz gerçekten büyüyor muyuz bu durumda ?
Hayatta hep yol alıyoruz, ilerliyoruz ama her zaman yukarıya doğru değil. Yokuş aşağıya da koşuyoruz. Hatta en hızlı yokuş aşağı koşuyoruz. Karanlık kuyulara da düşüyoruz. Öyle anlar oluyor ki, kendimizi bu kuyularda saklanırken buluyoruz. Bizimkisi sürekli bir düşüş ve yükseliş sadece. Bu da bizi büyümeye götürmez bence. Bizim büyüttüklerimiz sayfanın sağ üstüne atılan tarih yada yaşımızı sorduğumuzda söylenen rakam sadece. Aslına bakarsak rakamlarda kendi döngülerini takip ediyorlar kendi devirlerini devrediyorlar sadece. Yükseliş, devrin bitişine bir adım daha atmak çemberi tamamlamak ve büyümek çocukluğa bir bakış atmak aslında. Bakın ‘yaşlılara’ en çok onlar saçmalamıyor mu ? En büyük çocuklukları onlar yapmıyor mu ? Bizlere isimlerimizi verip sonra unutanlarda onlar değil mi, elimizden tutup yürüten sonra da yatağa bağlı kalanlar. Döngünün sonuna gittikçe hayat başa yaklaşıyor ve ona benzetiyor bizi. Başta neysek sondada o oluyoruz yine. Soruyorum kendime, gerçekten de büyüyor muyum diye. Düşünüyorum da, aklıma sadece daha derine düşüp daha yüksekte uçtuklarım geliyor. Zaman çizgisinde batıp çıkıyor, yükselip alçalıyorum, devrimi tamamlıyorum. Büyüdüğümü uzayan kolum bacağımdan, kırışan gözlerimden yada değişen düşüncelerimden değil, yeryüzüyle gökyüzü arasındaki merdivenlerden anlıyorum. Ne kadar batıp doğduğuma bakıyorum. Zamana düz bir çizgi çektiğimde üstünde ne kadar inip çıkmışım, en dibe nerede batıp en yükseğe nerede çıkmışım, o göğe ve yere kurduğum merdivenlerin basamaklarını sayarak anlıyorum. Onlar benim kalp ritmimi oluşturuyorlar. Her bir atımda inip çıkıyorlar. Yaşadığımı işte o zaman anlıyorum, ne kadar kötü bir cambaz olduğumdan. O işleme ekleneceğini sandığınız içinizde büyüttüklerinizi saymayı bırakın, ben çoktan bıraktım. Çünkü onlar birbirlerinden başka hiçbir şeyi çarpıp bölmüyorlar. Yaşadığınızdan emin olun ve zamana, sizi özgür bırakacak kadar sıkı tutunun sadece. Yaşadığınızdan emin olamadığınız gün işte o dümdüz çizgiyi takip edin, anı yaşayın.
Zaman sıkı bir düğüm atıp, bizi arkasında bırakıp dümdüz çizgisinde devam ettiği gün, işte tutunamadığımız o gün, bizde döngümüzü tamamlayacağız. Bizde son kez batacağız. Tıpkı bir çocuğun elindeki balonu gökyüzüne bırakması gibi çizgimizi bırakıp yükseleceğiz o gün hepimiz düğümlerimizden.