Konstantinos Kavafis Kimdir?
Konstantinos 29 Nisan 1863’te Helenistik geçmişini halen taşıyan İskenderiye’de dünyaya geldi. Ailesi ona büyük bir sanat ve kültür mirası bırakmıştır. Babasını kaybettikten sonra ise ailesiyle beraber farklı ülkelerde yaşamak zorunda kalması Kavafis’in sanatını inşa etmiştir. Bu yüzden sonraki yıllarda “Şiirimin konuları, sanatımın çerçevesi, gençliğimin hoyrat günlerinde yatar” diyecektir. Farklı diller konuşmuş, farklı insanlarla tanışmıştır. Batı sanatından kendine yeni bir damar oluşturmuş lakin daima kendisini İstanbullu, Bizanslı şair olarak görmüştür.
Kavafis’in şair biyografisi İstanbul’da başlamıştır. Dedesi onun entelektüel sermayesinin temel taşı olmuştur. Henüz 19 yaşında iken İstanbul’un aydınları arasında bulunmaya ve şiirler yazarak dikkat çekmeye başlamıştır. Yunanca ve İngilizce pek çok şiir yazmış, Bizans tarihi ve çağdaş Yunan şairlerini okumuştur.
Konstantinos Kavafis ve Şiirleri
İlk şiirlerinde gurbeti, özlemi, acımasız ve karanlık tarihi işlerken zamanla şiirleri; cinsel tercihinin biçimlendirdiği hazza yönelik şiirler, bir yanda felsefe, bir yanda tarih ile yoğrulmuştur. İnsana en sıradan görünen bir konu dahi onun kaleminde bir felsefeye, bir duruşa bürünmüş; adeta tarihsel bir boyut kazanmıştır. Bazen de kendine dair duyguları tarihteki kimi olaylarla yoğurarak anlatmış, güzellemeler yapmıştır. Onun kaleminde aşkına bütün tarih sayfaları şahit olmuştur. Kavafis, kullandığı bu yöntemle dün, bugün ve geleceğin sonsuzluk bağlantısını kurmuş; zamansızlığı yakalamıştır.
Kavafis aşkta, politikada, sanat anlayışında, saldırı hamlelerini önceden sezip ona göre silahlar üretmek zorunda kalmıştır. Şiirlerinde sürekli olarak anlam gizleme gereksinimi duymuştur. Bu yüzden şiirlerinin kapalı kalan bölümlerini bir tarihle, bir başlıkla, gerektiğinde yeni bir şiirle aydınlatarak bu imgeyi korumaya dikkat etmiştir. Bu sayede şiirinde kendisine sadık bir imgeleme oluşturmuştur. Bu, onun daima kaçtığı toplamalara karşı bir korunma mekanizmasıdır.
Mutlu muyum, mutsuz muyum, sorgulamıyorum. lakin memnuniyetle bir şeyi hep aklımda tutuyorum - o kadar çok sayısı olan o büyük toplamada (o toplama ki ondan nefret ediyorum), ben orada değilim, onca rakamlardan bir tanesinde bile ben yokum. bu sonuncu toplamada ben sayılmadım. ve bu mutluluk benim için yeterli.
Neden Konstantinos Kavafis?
Kavafis toplumun farklı olarak tanımladığı, öteki diyerek bastırdığı her şeyi temsil etmiş, her anlamda eşsiz bir şairdir. Irkıyla, diniyle ve hatta cinsel tercihiyle toplumun hangi köşesine sığınsa yaka paça çıkartılacak kadar kabul görmemiş biridir. Fakat o bunu, şövalyelerin parıldayan zırhları gibi büyük bir onurla taşımıştır. Karşısında duranlar büyük ‘’toplamalar’’dır. Ve o onlardan hiç sayılmamıştır, orada hiç bulunmamıştır.
Kavafis’i Anlamak
Kavafis’i anlamak için onun şiirlerini anlamak icap etmektedir. Şiirlerini konularına göre bölmeye çalışmak, organik bir yapıyı parçalamaya benzer, sonuçsuz kalır. Kavafis’in politik şiirleri nerdeyse yok denecek kadar azdır. Ama onun tarafsız bir şair olduğunu söylemek haksızlık olur. O da tüm namuslu sanatçılar gibi hep kaybedenlerin yanında yer almıştır. O büyük çoğunluğun, o ezici benzerlik yerine, azınlığın, farklı olanın kederini yansıtmıştır. Bir kaybeden olarak doğmuştur ve bir kaybeden olarak yaşayacaktır. O yüzden kendini hep ötekilere yakın hisseder. Onların hikâyelerini anlatmaya çalışır.
Onun her şiiri bir roman, hatta insanı beyninden vuran bir öğüt kitabı mahiyetindedir. Barbarları Beklerken şiirinde toplumların kendi içinde çözülüşünü hicvederken aynı zamanda Şehir şiiriyle bir topraktan ve bir toplumdan vazgeçilemeyeceğini yüze tokat gibi vurur. Bir yandan o nefret ettiği barbarları bekleyen toplamaların içinde olmayışından mutlu olmuş, bir yandan vazgeçemeyişine üzgün kalmıştır.
Kavafis belki insanlara karşı ümitsiz bir şairdir. Bu yüzden ilk anda insana karamsar gelen bir yanı mevcuttur. Fakat toprağa, toprağın tarihine karşı sonsuz bir güven ve sadakate de sahip bir şairdir. Ve belki de bütün hayali köklerinin olduğu topraklarda, gurbetin olmadığı evinde kocamak ama öteki olmamaktır.
Yeni bir ülke bulamazsın. Bu şehir arkandan gelecektir. Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın. Aynı mahallede kocayacaksın; aynı evlerde kır düşecek saçlarına. Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda. Başka bir şey umma- Bineceğin gemi yok, çıkacağın yol yok. Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte, Öyle tükettin demektir bütün yeryüzünde de.
Hepimizin hayalini kurduğu, gidip de geri dönmemenin imkansızlığını anlatır Kavafis. Ona göre insan, vatan toprağının yedi kat altına uzanan kökleriyle koca bir çınardır. O yola çıkılsa da; gidip de gelinmese de; Atlantis’e, hatta Mars’a ulaşılsa da; insan kendi kök saldığı topraklarında can verir. Çünkü insan gitse de bu şehir onun arkasından gelir. Havası ciğerine dolar, insanının yüzü insanın yüzünde belirir, ömür tüketildiği yerde bitermiş.
Kavafis’i Yakından Tanımak için İki Öneri
Kavafis’i daha yakından tanımak için de iki öneride bulunacağım sizlere. İlki Edmund Keeley’nin Cavafy’s Alexandria kitabıdır. İkincisi ise Yunan yönetmen Yannis Smaragdis’in çektiği Kavafis filmidir.
Umuyorum ki onu daha iyi anlamak, onun sanat penceresinden dünyaya bakmak bizden hiç gitmemesi gereken ümidi getirecektir.