Herkese merhabalar, bu sabah canlı derse girdiğim sırada sizlere bu konudan bahsetmek istedim. Bildiğiniz üzere pandemi sebebiyle okullardaki eğitim-öğretime de ara verilmiş durumda. Bizler gerek yüksek öğretim, gerek orta ve ilköğretim öğrencileri olarak bu aralığı internet üzerinden girdiğimiz ‘canlı dersler’ le kapatmaya çalıştık. Peki TÜİK verilerine göre sadece ilk ve ortaöğretimdeki “18 milyon 241 bin 881″ öğrenci bu süreci eşit bir eğitim görerek mi geçirdi ve geçirmeye devam ediyor? Size bu sorunun cevabını kendimce vermek istiyorum, buyurunuz.
Corona virüsün iyice arttığı gerekçesiyle öğrencileri de tehlikeye atmamak için, 23 Mart 2020’de bilim kurulunun istatistikleri doğrultusunda uzaktan eğitime geçilme kararı alındı. Neredeyse bir yıldır da öğrenim hayatımıza bu şekilde devam etmekteyiz. Uzaktan eğitimde hangi materyalleri kullanıyoruz peki? EBA, Zoom ve TV kanallarında MEB tarafından oluşturulan ders kanalları. Öğrenciler olarak ne kadar verim alabildik peki bu platformlardan ders işlerken? Ben bir öğrenci olarak öğretmenlerin ve öğretmenlerimin anlattığı birçok konuyu anlayamadım ne yazık ki. Benim durumumda olan bir sürü öğrenci var daha ama benim esas bahsetmek istediğim bu değil. İlk başta Eğitim Bilişim Ağı (EBA) ndan ders işleyeceğimiz bilgisi verildi bizlere. İyi, güzel bizler bir şekilde EBA’ ya ulaşabildik ama kullandığımız süre boyunca yoğunluk sebebiyle derslere giremediğimiz çok oldu, buradan bir bilgi kaybını fazlasıyla yaşadık. Sonra ikinci bir öneri olarak ‘zoom’ a geçiş yaptık. Burada bir şekilde derslerimizi işleyebildik. Derslerime giremedim diyemem, girebildim ama bu platformlara bırakın girmeyi, telefon, tablet, bilgisayar hatta bunları da geçin evinde hiç internet olmayan öğrenciler vardı. Onlar bu bir sene içerisinde alamadığı derslerin eksikliğini özellikle önlerindeki ya da önümüzdeki üniversite sınavında fazlasıyla yaşayacaklar. Bu ne zaman oldu diyen olursa eğer onlara hafızamda en çok kalan iki olayı örnek vereceğim, birincisi canlı derse ulaşmak için internet çeksin diye çatıya düşüp hayatını kaybeden öğrenci ve ikincisiyse Erzurum’da derse girmek için soğuk havada dağa çıkan öğrenciler. İki haberinde linkini koyacağım yazının sonuna. Bu sebeplerden ötürü devletin tablet ve diğer ulaşım araçlarını temin etmesi bu durumda olanlar için çokça faydalı bir şeydi derslere ulaşım açısından. Sonra üniversite sınavını geçtim en basit olarak tam anlamıyla göremediğimiz derslerin dönemlik sınavlarını olduk. Bu son sınıf olduğum için benim adıma zaten olması gereken bir şeydi çünkü biliyorsunuz ki esas sınavda tüm sınıfların ortalaması da hesaba katılıyor fakat herkes böyle düşünmüyordu bahsettiğim sebeplerden dolayı. Hatta bunun için twitterden gündem dahi oluşturmuşlardı öğrenciler. Kısacası fırsat eşitsizliği olarak gördüğüm birinci sebep bu, herkesin eşit olmayan koşullar altında, aynı dersi göremeyip, bu eşit olmayan koşullarda aldığı derslerin sonunda ‘aynı’ soruların sorulduğu bir sınava girecek olması. Bu bir öğrenci olarak bana fazlasıyla haksız bir durum olarak geliyor maalesef.
Bahsedeceğim bir başka eşitsizlik konusu da şu, özel ve devlet okulları, bir de dershaneler. Ben devlet okulunda okuyan bir lisede son sınıf öğrencisiyim. Devlet okulları pandemi sürecinde uzaktan eğitimle devam etti, şimdi 12. ve 8. sınıflar yavaş yavaş açıldı sınava girecekleri için. Bu bence iyi bir şey fakat vakalar yine artış gösterdiği için daha çok veliler çocuklarını okula gönderme konusunda endişeleniyor. Bu şekilde iki gün okul, kalan üç günde ise canlı derslere devam ediyoruz. Ama özel okullar ya da dershanelerde bu durum aynı şekilde gitmiyor. Haftanın beş günü ders verebiliyor bazı kurumlar öğrencilerine. Görerek alıyorlar derslerini. Ben şimdi şu soruyu sormakta haksız görmüyorum kendimi, benim eksik bir verimle aldığım, fakat diğerlerinin neredeyse hepsini tam bir verimle aldığı derslerden aynı sınava girecek olmam ne kadar eşit? Sonuçta herkesin ekonomik durumu aynı değil ve herkes çocuğunu iyi bir eğitim alabilsin diye özel kurumlara gönderemiyor. Bence burada da bir problem var.
Söylemek istediğim son bir şey var, bu bilgi eksikliği nasıl en aza indirgenebilirdi? Akla ilk gelen çözüm önerisi birçok ülke gibi her yerin tam olarak kapanıp okulların açık kalması diye düşünüyorum. Ama ne yazık ki belli sebeplerden ötürü bu pek mümkün olmadı pandemi sürecinde. Ya da virüsün henüz artmadığı aylarda sınavlarımızı olduktan okullar kapanabilirdi. Böylece hem yüz yüze gördüğümüz bilgiden suale çekilirdik hem de vaka sayısında artış daha az yaşanabilirdi.
Son olarak bahsettiğim haberlerin linkleri:
Bilemeyeceğim, bu konu hakkındaki görüşlerim böyleydi bir öğrenci olarak. Niyetim yalnızca uzaktan eğitimdeki pürüzleri kendimce anlatabilmekti. Umuyorum ki kendimi uygun bir şekilde ifade edebilmişimdir. Salgının artık bitmesi ve eğitimimize bir an önce tam anlamıyla devam edebilmemiz dileklerimle. Esen kalın.