Et ve tavukla hiçbir zaman aram olmamıştı. Yine de onların benim için sağlıklı olduğunu düşünüyordum ve zorla da olsa yemeye çalışıyordum. Eminim sadece ben değil çoğu kişi hayvansal gıdaların bizim için sağlıklı olduğunu düşünüyordur. Bu bize öğretilen bir gelenek gibiydi. ”Misafir gelecek et yapalım” ”Demirin eksik et yemelisin” ”Süt içmezsen boyun uzamaz” Peki ya aslında böyle değilse ve onlar bizim için zararlıysa?
Her şey denk geldiğim bir belgeseli izlememle başladı. ”The Game Changers” Belgeselde vejeteryan ve vegan olan sporcular yer alıyor. Belgeselde sporcular, bu beslenme şekline geçtikten sonra kariyerlerinin daha başarılı ilerlediğini anlatıyorlar. Belgesel birçok konuya değiniyor. Çevreye verilen zarar, sağlığımıza verdiğimiz zarar ve hayvanlara verdiğimiz zarar. Ben de kısaca hepsinden bahsedeceğim.
Hayvansal ürün yediğimizde atardamarlarımızda plaklar oluşuyor. Damarlarda oluşan plak damarın işlevini kısıtlamakla kalmıyor, kan akışını da tıkıyor. İşte o zaman kalp vücudun taleplerini karşılamada sıkıntı çekmeye başlıyor. Herkesin etrafında kalp rahatsızlığı olan ya da kalp krizi geçiren tanıdıkları belki çok yakınları vardır. Çoğu hastalığın yediklerimizle bu kadar bağlantılı olduğu bize nedense söylenmiyor. Hatta çoğu diyetisyen ya da doktor tereyağı yiyin, yumurta yiyin, yoğurt kilo verdirir gibi tavsiyelerle insanları hayvansal gıdaya teşvik eden şeyler söylüyorlar.
Hayvansal gıdaların sadece sağlığımıza değil çevremize de yararından çok zararı var. Dünyada çiftlik alanlarının yaklaşık dörtte üçü hayvancılık için kullanılıyor. Bu da biyoçeşitliliği büyük ölçüde baltalıyor. Habitatların yok olmasındaki en büyük kaynak hayvancılık sektörü. Et, süt, yumurta ve balık çiftlikleri dünyadaki çiftlik alanlarının %83’ünü kapsıyor ama dünyanın kalorisinin %18’ini karşılıyor. Bu sadece kara da olan kısım. Denizlerde ve okyanuslarda durum çok daha kötü. Çünkü okyanuslar karalardan 20 kat daha fazla karbon tutuyor. Dünyadaki karbondioksitin %93’ü okyanuslarda tutuluyor. Troll balıkçılık yüzünden denizlerde her yıl 3.9 milyar dönüm verimsizleşiyor, ormansızlaşıyor. Karalardaysa bu sayı 25 milyar dönüm. Bu yazdıklarım sadece kısa bir özet.
Peki ya hayvansal ürünlerin hayvanlara verdiği zararlar? Doğdunuz gün, bir başkası sizin öldürüleceğiniz günü önceden planlamış olsa nasıl hissederdiniz? Bu gezegende inek, domuz, tavuk veya hindi olmak işte böyle bir şey. Sırf biz tüketiyoruz diye her geçen gün üretim de artıyor. Ben yemesem sanki ne olacak yine kesilecekler diye düşünüyor olabilirsiniz ama Amerikan Gıda ve Tarım Birliği’ne göre, bitki bazlı beslenen bir kişi bir yılda en az 105 hayvanı öldürmekten kurtarıyormuş. Tamam peki süt ürünlerinin nesi varmış ölen kimse yok? Bunu daha geniş kapsamlı başka bir yazıda yazmak istiyorum çünkü eğer insanlardan bir şeyi yapmasını ya da yapmamasını istiyorsak mantıklı ve geçerli argümanlarla bunları desteklemeliyiz ve bu argümanlar benim anlatmak istediğim konuda çok fazla. Bu kısımda da özetle hayvanları korumanın en kolay yolu onları ağzımıza sokmamaktır.
Ben bir sürü araştırma sonunda önce vejeteryan kısa bir süre sonra da vegan oldum. Sağlığım yerinde ve kendimi hem daha hafif hem de daha bilinçli hissediyorum. Eğer bu evren bizim için yaratılmışsa bizim de ona iyi davranmamız ve bakmamız gerekmez mi? Bırakalım herkes kendi habitatında özgürce yaşasın.
Kaynakça
The game changers(belgesel)
Seaspiracy(belgesel)