Bulgaristan tatilindeyken duyduk Korona virüsünü. Diğer adı ise Covid-19. Önce Çin’de başladığı söylendi. İnternetimiz olduğu sürece haberleri takip etmeye çalışıyorduk. Çin’de hergun bir sürü vaka bir sürü ölü… Daha sonra diğer ülkelere de sıçradığını duyduk. Dönmemize iki gün kala Bulgaristanda okulların tatil edildiği haberlerini duyduk ama haberin doğruluğunu tam olarak bilemiyorduk. Bunun sebebinin Korona olmasına imkan vermek istemedik. “Yok canım o kadar da değil bizi mi buldu yani?” kafasına girdik.
Ama tabii ki tedbiri elden bırakmamak lazım!
Dönerken gezmek istediğimiz yerleri Covid-19 sebebiyle gezmekten vazgeçmiştik. Biran önce evimize dönelim modundaydık. Gümrüğe geldiğimizde o inanmak istemediğimiz haberlerin gerçekliği ile karşılaştık. Gümrük memurları önlemlerini almış, insanları uyarıyorlardı. Tabii ki bu uyarılardan biz de faydalandık.
O günden sonra Çin’in sürekli virüs haberlerini duymaya başladık. Türkiye’nin ise daha başka acı haberleri vardı. Sürekli bir negatiflik aldı başını gitti. Herkes haklı olarak 2020 yılına sövmeye başladı.
Ama yılların suçu ne? Öyle değil mi? Mecbur gelecekti. Kaçış yok! Sonuç olarak her yıl bir sonraki yılın gelişini kutlamıyor muyuz hepimiz? Bize sağlık, huzur, mutluluk getirmesini dileyip elimizdeki piyango biletiyle televizyon karşısına geçip piyangonun bize vurmasını beklemiyor muyuz? Bu sefer piyango hepimize vurdu. Vurdu da nasıl vurdu hemde! Sanırım 2020 yılının en güzel zamanı çoğu insan için 31 Aralık 2019’u 01.01.2020’ye bağlayan gece olmuştur.
Bi 3’lüğe çıkamadık!
Hatırlarsak 12.12.12’de de Maya takvimine göre kıyametin kopacağı gün olarak belirtilmiş ve herkeste bir panik havası yaratmıştı. Ama gelin görün ki Maya’lar bozuk çıktı. Peki ya kehanetler? Baba Vanga ve Nostradamus’u çoğumuz biliriz. Kehanetlerinin de çoğu kez çıktığını duymușuzdur. 2020 yılına gelince de, çok pozitif şeyler söylemedikleri gayet açık. Günümüzde yaşananlar ise söylenenleri doğruluyor. Sayılara baktığımız zaman ise sürekli 0-1 ve 2 rakamlarını görüyoruz. Nedir bu rakamların kehaneti! Bi çıkamadık üçlüğe…
Kimine göre kehanet, kimine göre proje, kimine göre ise dünyanın sonu!
Hergün farklı kanallarda güncel haberlerin bilgisini alıyoruz. Tek yapmamız gereken sakin sakin evimizde oturmak. Ama maalesef insanlarımıza rahat batıyor. Kehanete inananlar nasıl olsa olacak bunlar, daha önceden söylenmişti kafası yaşarken, proje olarak düşünenler şu gün proje bitecekmiş diye düşünmekteler. Dünya’nın sonunun geldiğine inananlar ise her yatsı namazından sonra pencerenin kenarında camilerde okunan toplu duaları dinleyip tesbih çekerek tövbe etmekteler. İnsanlarımızın 4’te 3’ünün bu şekilde sınıflandırıldığını varsayarsak, 4’te 1’i bilime inanıyor.
Ama gercek şu ki herkes bu illet virüsten kurtulmak için keşke aşı bulunsa diyor. Bunu da ne kehanetler, ne devlet adamları ne de din adamları bulabilir. Bu yüzden ben her zamanki gibi 4’te 1’i kazanır diyorum.