Yarın (bu gün cuma) ve pazar günü sokağa çıkma yasağı geliyor! Normalde buna sevinmezdim ancak kimse dışarı çıkamadığından bu bize yazmak için harika bir fırsat veriyor!
Ek olarak blog yazmamak için kendimi zor tutuyorum çünkü bu işi çok sevdim. Kendimi zor tutmamın sebebi eğer sabah yazarsam akşama kadar hiç blog yazamam. Yani akşama kadar daha az bekliyorum. Ayrıca yarın bütün gün boşum, bu yüzden yarın ve pazar sabah akşam olarak iki tane blog yazacam. Sanırım bugün bir tane kötü haberim var. O da parmağımı yaralamam. Ancak yazmamda çok büyük bir etkisi yok yani buna yarı kötü haber demek daha doğru olur.
Bu gün için iyi denebilecek bir haber yok çünkü bu gün hiç bir şey olmadı. Normal bir gün bu gün. Bu gün Türkçe ödevimi bitirdikten sonra Yıl:2070 yazacağım. Eskiden her şey daha güzeldi. Çok eski değil benim için ama olsun. O günlerde bana sen yazar olacaksın deseler inanmazdım çünkü küçümlüğümden beri mimar olmak istiyorum. Hala mimar olmak istiyorum ve evde şehirler tasarlıyorum. Sanırım iki iş sahibi olacağım. Öte yandan aşçılık da harika bir meslek ancak üç işi aynanda yapamam.
Bu yüzden en büyük hayalim olan mimarlık, ikinci en büyük hayalim olan yazarlığı seçeceğim. Çünkü yazar olmak için bir iş yerine gitmeye gerek yok. Evde de yazabilirim dağın tepesinde de. Ancak mimarlık ve aşçılık için gerekiyor. Gerçi mimarlık evde de yapılabiliyor ama ben kendi şirketimi kurmak istiyorum.
Ama bu Masterchef i izlememi engellemiyor. zaten Mastercheften aşçılık hoşuma gitmeye başladı. Ancak parmak yaralanmalarına katlanabilecek yapıya sahip değilim. Sanırım yazarlık, yapılabilecek en güvenli mesleklerden biri. Yazar bir insan nasıl yaralanabilir ki? Yazarlık biraz yetenek işi. Sanırım bu yüzden yazarlık aşırı tercih edilen bir mesle değil. Yazmak bana eğlenceli geliyor. Bu sebeple yeteneğim ahım şahım olmasa da yazabiliyorum. Sevdiğin işi yap diyor herkes. Ben de zaten saydığım bu üç mesleği seviyorum.
Sanırım bu günlük bu kadar…