24/LABİRENT SONU HOŞ GEL 25

Fotoğraf sahibi: BoliviaInteligente (@boliviainteligente on Unsplash)

Selamlar 

Yine nasıl geçecek değimiz koskoca bir yıl göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Kaç gözyaşı, kaç kahkaha kaç hayal kırıklığı ya da kaç iyi ki eşlik etti bize? Kaç sanmalar geçti hayatımızdan?

Eşlik edip yolumuza rehberlik edecek mi yaşadıklarımız, yoksa bir anı olarak mı hatırlayacağız unutmam dediğimiz şeyleri.  Bazılarını hatırlayıp gülmekten karnımıza ağrı girecek mi ya da ağlamaktan şişecek mi gözlerimiz?

Böyle anlarda keşke diyorum, keşke film gösterisi gibi izleyebilsek yaşadıklarımızı. Ama niyet de ediyorum; unutamadığımız ya da bir an hatırladığımız hiç bir şey yük olmasın kalbimize diye.. Tebessüm edip geçelim. Olumsuz hiç bir his hissetirmesinler bize.

Ah 2024; ne çok şey öğrettin bana. Koskocaman bir günlük bitirdim. Yazarken ne halde yazdığımı bir bilseniz. O düşüncelerin kafamın içinde ne kadar ses yaptığını, asla susmadığını, aynı zamanda yazdığım icin tekrar tekrar o ana gittiğimi. Rüyalarımla gerçeği ayırt etmek için not almak zorunda kaldığımı.. Biliçaltımın bana savaş açtığını, üstelik ben kalp cephesinde savaşıyorken. 

İyi ki hislerim ve düşüncelerimle yüzleşebilecek gücü buldum da size şuan evimden kendime yöneldiğim bi yerden yazıyorum.

Belirsizliğe olan çekingenliğim yüzünden ( spoiler yemeyi seven biriyim ) sonunu bilmediğim bir filmi bile izleyemem. Ve belirsizliklerle dolu bir hayatta hayat yaşamaya çalışıyorum. 

Bu sorunumu en aza indirmeye çabaladığım bir yıldı. Sanmaktan nefret ederim. O yüzden; Çok sevdiğim bir cümle var 

İnsan bazen içinden çıkamaz, içlerinden çıkar.

Böyle yaptım. 

Bu yıl yüklemlerimi öznelerimden ayırdım. Çünkü anladım ki öznelere yüklem vermezsem o kadar da bir anlam ifade etmezler. Ben değil de onlar seçsin istedim, hak ettikleri yüklemi. Onlar çaba göstersin. Onlar kazansın. 

Ve biliyor musunuz en güzel yüklemlerimi kendime, en önce kendime söylüyorum. İngilizce  I-me kavramı.. Ben yapmazsam, bana niye yapsınlar ki? 

Beni seviyorum, beni önemsiyorum, , ayırıyorum, beni affediyorum.

 Ben beni istiyorum bu yıl. Peki, ben kimim?

Goffman der ki  •, kişi rutini sırasında kendi idealleşmiş görüntüsünü sergiler.

Maske takarız,maskeler hatta. Konuştuğumuz kişiye karşı, olduğumuz ortama göre, duygu durumumuza göre ney doğru geliyorsa o an ya da ney doğru denildiyse bize. Özetle ‘Günlük yaşamda benliğin sunumu’

Hangi maskem bana daha yakın acaba? Hangi benliğimi sunduğum ben, daha çok ben ? Bu sorunun cevabını net bir şekilde verebileceğim, verebileceğimiz bir yıl diliyorum öncelikle.

Yazımın başlığı ‘ Labirent sonu ’ 

Yıllardır bende olan bazı hislerin, bazı düşüncelerin ve bazı sanmaların sonuna geldim cünkü. 

Dönüp dolaşıp gittiğim o kapının anahtarının ben olmadığımı, üflediğim pasta mumunun bana şanssızlık getirmeyeceğini, sevenin sevgisini sorguladığımız anda aslında ortada o kadar da bir sevgi olmadığını, özlemenin geriye dönmem demek anlamına gelmeyeceğini, kendimi kandırmamın bana iyi hissettirse bile zaman kaybı olduğunu ve kangren gibi zamanla beni alıp götürdüğünü. Daha bir çok şey işte.. 

Labirent dönemeçlerini kendimizin yarattığının kanıtı yukardaki paragraf. 

Şimdi iyi dilek vakti. 

En az sandığımız, sevginin bolca hayatımızda olduğu, benlik ve bana dengesini çözüp kendimizle de barıştığımız ve hak ettiğimiz değeri gördüğümüz, başarılarla, mutluluklarla, sağlıkla, hayallerimizin gerçekleştiği, bitmesi gerekenlerin bittiği, başlaması gerekenlerin başladığı, en az sayıda maskeler taktığımız (keşke maskesiz olsa ama maalesef) kahkahalarla dolu bir yıl olsun. 

Sevginin şifası yaralarımızı iyileştirsin. 

HOŞ GEL 25 

yağmur
içimdeki kış güneş açar satırlara☀️
Önceki
Varoluşsal Başkaldırı: Kahraman Sisifos

Varoluşsal Başkaldırı: Kahraman Sisifos

Sonraki
Yalnız Değil, Yıldızsın!

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.