19 Mayıs 1919…
Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atılacağı meşalenin yakıldığı tarih.
Özgürlük…
Bağımsızlık…
Onur duruşu…
Her türlü zora, dayatmaya, zulme başkaldırıştır…
Belki her toplumda az-çok bir enerji vardır.
Azim vardır…
Kabullenmeme vardır.
Ama, tarihe geçecek bir lider bulmak…
İşte o ancak mucizelerle ifade edilir.
Bizim Kurtuluş Savaşımız, Türk Devrimimiz, emperyalist işgale ve dayatmaya karşı, içte ve dışta muazzam bir savaş sonrasında vukû bulabilmiştir.
19 Mayıs…
Zincirleri, prangaları, kırmanın; yıllardır horlanan, bir kenara itilen aziz bir toplumun hürriyet kıvılcımının yanmasıdır.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK…
Onu anlatmaya ne satırlar ne kitaplar kâfi gelir.
ORTADOĞU coğrafyasında, yıllardır itelenen hor görülen bir millet, tarihe mâlolacak bir deha tarafından bir hedefe kanalize ediliyor:
Tam bağımsız Türkiye.
Millî irade ve egemenlik.
İşte 19 Mayıs’ın anlamı budur; özgürlük ve bağımsızlık kıvılcımının yakılmasıdır:
ATATÜRK…
SAYGIYLA…