Koridorda yankılanan kahkahaları dinlerken, önlerine varmadan, sıradaki ofis kapısından girdim. Kağıtlarımı alıp onları hiç göremeden ters yönden ayrıldım. Bıktım buraya aklımı bırakmaktan, kendimi dağıtıp gitmekten. Biraz öfkeliyim, eskiden çok kutsal bulurdum. Sevgiden, sevdiğimi öyle bir biçimlendirmiştim ki kafamda, ne olursa olsun nazik ve en uygun davranış neyse onu gösteren bir beyefendiydi kendisi. El mahkum, ben uzak durunca o da ona gelen başka bir kızı kabul etmişti. Kesin kendisi istemedi ama arkadaşı teklif edince mahcup oldu. Yalnız ve çaresiz beyefendi. Doldur anam doldur boşlukları. İncinmek istemediğimden, benim için deli olan ama her akşam yatağında yalnızlığını hisseden, üzgün biri olarak tanımladım onu kafamda.
Sevmek derler, gözünü kör eder derler. Kafamda nasıl bükmüşüm gerçekliği, ihtiyacıma uygun ve kendimi yansıttığım bir beyefendi oluşturmuşum. Öfkelenmek bile aklıma 7 ay sonra geldi. Bir dakika, o beni seçmedi.
Boşlukları öbür yandan do doldurmak uygun değil ama. Birini beğendi, aradı, peşinden koştu, çok mutlu hissediyor gibi. Hayatından ve psikolojisinden haberdar değilim ve dünyasında neler döndüğünü bilmiyorum. Tek bildiğim şey beni tercih etmediği. Benim yanımda olmamayı tercih etti. O yok.
Ama gittikçe sinirim artıyor benim, sürekli yanında iki kızla beraber. Geziyorlar, aynı odada beraber takılıyorlar, yürüyüşlere çıkıyorlar. Şu koskoca ülkede başka bir arkadaşı var mı, ofiste başka bir seçeneği var mı bilmiyorum elbette.
Ama kız ve erkek bu kadar bu kadar yakın arkadaş olabilir mi?
Bütün gün sohbet edip, hiç bir romantizm ya da cinsellik hissetmeden ayrılabilirler mi?
Damarlarımda kıskançlık akıyordu eskiden ama o benim için şartlara mahkum ve hala tertemiz birisiydi, sadece üzülürdüm. Artık onu bu kadar yüce ve yaptığı şeyleri bu kadar doğru göremiyorum. Ne haliniz varsa görün, benim seçtiğim bir insan çizgilerini bu kadar belirsiz tutmamalı. Ben de tutmamalıyım. Vazgeçmek zor, ama bu kadar olmamalı. Bırakıp gitmeyi öğrenmeliyim.
Belki de sadece iş yapıyorlar ama arada güldüler ve denk geldim, belki gerçekten hiçbir şey hissetmiyorlar, belki sürekli beraber değiller ama ben rastladım. Bilemem, bildiğim tek şey şu: Benimle beraber olmamayı tercih etti.
Sevgisine çok ihtiyaç duyduğum için hep kafamda oluşturduğum bir gerçeklik içinde yaşadım ve ihtimaller de bu gerçekliği besledi. Yere akan, odasına kapısına yapışan parçalarımı toparlamak için kendi kendime defalarca tekrar etmem gerekti. Benimle olmamayı tercih etti. Kalın derime nüfuz edip beni yavaş yavaş etkiliyor bu gerçeklik. Bana açıkça anlattığı şeylere 7 ay sonra aymaya başlıyorum.
Şimdi güneşin dar pencereden içeri vurduğu bu sessiz koridorda yürürken neyi seveceğimi düşünüyorum. Günümü ne aydınlatacak ? Neyden besleneceğim?
Eskiden bir sonraki durağın nere olacağını bilemezdim, birisini sevmek demek kalıcı bir yer açmak demekti. Bunu da değiştirmek lazım. Sevdiğim insanlar da gelip geçebilir hayatımdan. Öyle ya da böyle. Ayrılmayı öğrenmek lazım.
E şimdi ne olacak? Nereye gideceğim? Nereye tutunuyorum? Neden tutunuyorum? Neden yaşıyorum?
Ölüm olduğu için yaşıyorum, ölümden sonrakilere iman ettiğim için. Ama hayatımı biraz açmanın vakti, açık bir gökyüzü, sıcacık bir öğle güneşi, neşe, güç ve rengarenk bir cümbüş istiyorum.